istanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
istanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mart 2013 Pazartesi

Boğaziçi dedikodusu gerçeğe dönüşüyor

Sevda Tepesi’nin imara açılmasının ardından Boğaz’da sular durulmuyor.

Yeni yapılacak imar planıyla Boğaziçi’nin imara açılacağına dair dedikodular olduğunu ifade eden Gayrimenkul Hukuku Derneği Başkanı Avukat Ali Güvenç Kiraz, yeşil alan olduğu gerekçesiyle Boğaz’da yıllardır bekleyen arsaların imara açılabileceğini söyledi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın konuyla ilgili yeni bir düzenleme yoluna gideceğini belirten Kiraz, “Bakanlık, yeni imar kanunu değişikliği ile bu konudaki belediyelerin ve kamu idarelerinin keyfi olarak imar planı ile el attıkları yerlerin geri iadesine yönelik bir değişiklik tasarısı hazırlamış durumda” dedi.
Bu tasarı ile artık belediyelerin istedikleri şekilde mülkiyet hakkını kısıtlayamayacaklarını vurgulayan Kiraz, “Bu konuda son sözü söyleme yetkisi Bakanlık’a verilmiş olacak” dedi.

‘Geri verilmeli’
Kiraz, şunları dile getirdi: “Belediyelerin bugüne kadar yapmış oldukları imar planları ile ilgili 5 yıl içerisinde kamulaştırması yapılarak uygulamaya geçilmeyen taşınmazların hak sahiplerine iadesi öngörülüyor. Tabi ki bu iade taşınmazın imar durumu düzeltilerek yapılmak zorunda yani özel şahsın yeşil alanda gösterilen parseli kamulaştırılmamışsa 5 yılın sonunda bölgede mevcut imar durumuna göre şahsın kullanımına geri verilmek zorunda kalacak. Taşınmaz sahibi de bu taşınmazı mevcut imar durumuna göre inşa edebilecek.”
Kiraz, sorunun çözümlenmesi için, “Boğaziçi  bölgesindeki taşınmazlar ya ilgili idare tarafından kamulaştırılarak bedeli ödenecek ya da hak sahiplerinin kullanımına tahsis edilecek. Kullanım amacına tahsis edilen taşınmazlarla ilgili imar durumu ise ilgili belediyeye göre yapılabilecek” dedi

Davalar belediye bütçelerini çökertir
Bosforce Yönetici Ortağı ve gayrimenkul danışmanı Ulvi Özcan da, Boğaziçi İmar Yasası’nda bir değişiklik yapılması beklendiğini belirterek, “Bize gelen duyumlar yalnızca söylenti olmakla birlikte farklı yerlerden aldığımız istihbaratlar bu söylentilerin gerçek olabileceğini gösteriyor. Zaten yeni bir düzenleme yapılması gerekiyordu” dedi.
Özcan, Boğaziçi ile ilgili yapılacak değişiklikteki esas sebebin ise hak sahiplerinin belediyelere açtığı davalar olduğunu belirterek, “Davalar belediyelerin bütçelerini çökertecek duruma gelebilir. Neticede bu kamunun parası” diye konuştu.

Kaynak: Milliyet Ekonomi, 14.03.2013

23 Eylül 2012 Pazar

Türkiye’nin en pahalı evleri

Türkiye, özellikle İstanbul ve güneydeki sahil bölgeleriyle dünya emlak piyasasında zirve tırmanışında. İlk sırada Boğaziçi yer alıyor. Erbilgin ailesine ait Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı, köşkleri ve korusuyla birlikte 345 milyon TL değere sahip.
Ayıkcan Emlak’ın sahibi Yüksel Ayıkcan, Boğaziçi'nin en pahalı yalısını Şehzade Burhanettin Efendi Yalısı olarak açıkladı. Erbilgin ailesine ait Yeniköy’deki yalı, iki köşküyle birlikte 150 milyon Euro (345 milyon TL) değerinde. Üslubu neo-barok eğilimli, 100 yıllık geçmişe sahip yalıya, Erbilgin ailesi 1985’te sahip olmuş. Yalının önceki sahipleri ise Abdülhamit’in oğlu Şehzade Münip Paşa, daha sonra Burhanettin Efendi ve Mısırlı Ahmet İhsan Bey. Arsası 2 bin 808 metrekare, toplam kullanım alanı 3 bin 630 metrekare olan yalının, Sait Halim Paşa Yalısı’ndaki gibi, 1957 yol istimlakı sebebiyle köprüsü yıktırıldığında, korusu caddenin karşısında yüksekçe bir duvar içinde kalmış.

115 MİLYON TL'YE VİLLA
İstanbul’un en pahalı villası ise Bebek sırtlarında dört tarafı deniz gören, Çolakyan ailesine ait üç salonlu, sekiz odalı villa. Değeri 50 milyon Euro (115 milyon TL). Bahçesi 900 metrekare, kullanım alanıysa bin 815 metrekare. Dört ayrı banyonun bulunduğu evde yedi-sekiz araçlık otopark bulunuyor.

18 MİLYON TL'YE REZİDANSİstanbul’da rezidanslar arasında birinci sırada İstanbul Sapphire yer alıyor. Sapphire’in en büyük dairesinin fiyatı 9-10 milyon dolar (16-18 milyon TL) arasında değişiyor. En büyük özelliği 'ilk defa bir gökdelenin doğal havalandırmaya sahip olması' olan rezidansta, Hülya Avşar ve Hadise'nin de evi bulunuyor.
 
İZMİRİzmir’in en pahalı evleri Arkas Holding’in sahibi Lucien Arkas’a ait. Aile yadigarı olan Bornova’daki tarihi ev, ‘Deniz Tarihi Müzesi’ haline getirildi. Müzede 89 gemi maketi, 126 parça gemi antikasıyla deniz temalı 67 tablo bulunuyor. Arkas’ın Bornova’da bulunan ve ikamet ettiği evse çok geniş bir arazi içinde, yüksek duvarlarla çevrili bir malikane. Evin değerinin yaklaşık 20 milyon dolar (36 milyon TL) olduğu belirtiliyor.
BODRUM
Mandarin Oriental Resorts’da villalar 4.5 milyon Euro (10.5 milyon TL) konutlarsa 2 milyon Euro’ya kadar çıkıyor. Diğer bir lüks proje olan Vicem Yalıları'nda ise 4 milyon Euro değerindeki en pahalı ev 594 metrekare.
ANKARA
Ankara’da Bilkent’te yer alan eski YÖK Başkanı İhsan Doğramacı’ya ait konut, yakında müze olarak hizmet vermeye başlayacak. TURYAP Bilkent Yetkilisi Emel Candemir’e göre, 10 bin metrekareden büyük arsası olan evin fiyatı yaklaşık 15 milyon dolar (27 milyon TL).
ALAÇATI
Çeşme’nin en güzel evi olarak, Aya Yorgi Koyu’ndaki yer hizmetleri alanında çalışan Çelebi ailesinin evi gösteriliyor. Alaçatı’daysa Alaçatı Port, öne çıkan projelerden biri. Sitede Muhtar Kent’ten, Hüsnü Özyeğin ve Cem Boyner’e kadar tanınmış isimlerin evleri bulunuyor.
RİZE
Rize’deki Tuzcuoğulları Konağı tarihi dokusuyla en bilineni. Yapı, Rize’nin merkezinde, Piriçebi Mahallesi’nde. 1700’lü yıllarda yapılan konak, iki dönümlük bir arazi içinde yer alıyor. Bodrumda depolar, zemin katta 200 metrekare bir salonla banyolu ve şömineli dört oda bulunuyor. Üst katta da yedi oda ve bir salon yer alıyor. 1000 metrekarelik yapının değerinin en az 10 milyon dolar (18 milyon TL) olduğu tahmin ediliyor.
MARDİN
Hürriyet Gazetesi'nden İpek Özbey'in haberine göre; Mardin'de 'en pahalı ev' denildiğinde Yenikapı Mahallesi’nde, Emineddin Külliyesi’ne yakın, Tokmaklar Evi geliyor. Satışa çıksa 7 milyon dolar (12.6 milyon TL) edeceğini söyleyen emlak uzmanı Bedirhan Çırık; yapının bir apartman gibi dairelere ayrıldığını, bazı yarı açık mekânlara ek yapıldığını söylüyor.
 
Kaynak: NTVMSNBC, 23 Eylül. 2012 Pazar

21 Eylül 2012 Cuma

İNŞAATTAKİ BÜYÜME DURDU SEKTÖRÜN MORALİ BOZULDU

TÜİK’in 2012 yılı 2. çeyrek verilerine göre inşaat sektöründe yaşanan düşüş, sektör temsilcilerini karamsarlığa itti. Sektörün önde gelen isimleri, inşaatta yaşanan ivme kaybına dikkati çekerek, sürdürülebilir projelerin önemine değindi

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin (İMSAD) düzenlediği yılın üçüncü Ekonomi Toplantısı’nda “Türk İnşaat Sektörünün Geleceği ve Sürdürülebilir Binalar” konusu ele alındı.
Toplantıda konuşan İMSAD Başkanı Hüseyin Bilmaç, ekonominin can damarı olan inşaat sektörünün son dönemdeki görünümünün olumlu olmadığını belirterek, TÜİK’in açıkladığı 2012 yılı 2. çeyrek büyüme verilerinde yer alan inşaat sektörüyle ilgili rakamlara dikkati çekti. Sektörde bir ivme kaybı yaşandığını belirten Bilmaç, TÜİK verilerine göre Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) gelişme hızında yüzde 2,9 oranında artış yaşandığını, aynı dönemde inşaat sektörünün ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0,4 oranında bir büyüme gerçekleştirdiğini anımsattı.

2012 yılı ilk 6 ayı sonunda GSYİH’da yüzde 3,1, inşaat sektöründe yüzde 1,5 büyüme gerçekleştiğini hatırlatan Bilmaç, “Kısacası 2009 yılında gördüğümüz negatif gelişme dönemlerinden bu yana ilk defa sektör sıfırlı büyümelere yaklaştı” dedi. 2012’de Türkiye’de yüzde 4 büyüme öngörüldüğünü söyleyen Bilmaç, “İnşaat sektörü büyüme beklentileri yüzde 7 civarındaydı. Ancak genel büyümenin yüzde 3’ü aşmaması durumuna uygun olarak görünen o ki sektörel büyümemizi de eksi yönde revize etmemiz gerekecek” yorumunu yaptı.
Sektördeki büyümenin beklentilerin altında kalmasının nedeni olarak yatırım yapma eğiliminin yılın ikinci çeyreğinde de düşük seyretmesini gösteren Bilmaç, “1. çeyrekte özel sektör yatırımları 2. çeyreğe göre iki kat daha fazla. Bireylerin harcama ve yatırım yapma eğiliminin yılın 2. çeyreğinde zayıf seyretmesi de inşaat sektörünün güç kaybetmesinde etkili oldu” diye konuştu.
Yeşil kalkınma
İnşaat malzemeleri ihracatı konusuna değinen Bilmaç, “Haziran 2012’de gerçekleşen toplam ihracatın yüzde 13,1’i inşaat malzemelerine ait. Buna karşın sektörde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 247. Toplam 1 milyar 726 milyon dolarla inşaat malzemesi Haziran ayında ihracatta liderliğini korudu” dedi.
‘Yeşil kalkınma’ stratejisinin önemini vurgulayan Bilmaç, şunları söyledi: “Eğer yeşil binalardan, yeşil kalkınma stratejilerinden, geleceğin binalarından konuşuyorsak ve ileride sıfır enerjili binalardan da bahsedeceksek inşaat sektörünün bu değişim, dönüşüm ve devamlılığa kendini çok hızlı adapte etmedeki öncülüğü önemli nedenlerden biridir. ‘Sürdürülebilirlik’ başlığının her yönüyle ulusal ve uluslararası lider isimler tarafından masaya yatırılacağı 4. Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi 13 Kasım’da gerçekleştirilecek.”
İNŞAAT HIZLI TEPKİ VERİYOR
Yıllar Türkiye İnşaat

1999 -3,4 -3,1
2000 6,8 4,9
2001 -5,7 -17,4
2002 6,2 13,9
2003 5,3 7,8
2004 9,4 14,1
2005 8,4 9,3
2006 6,9 18,5
2007 4,7 5,7
2008 0,7 -8,1
2009 -4,7 -16,3
2010 9 17,1
2011 8,5 11,3
2012 (ilk yarı) 3,1 1,5
*GSYH gelişme hızı
Nazmi Durbakayım Teknik Yapı Başkanı
‘Büyüme artacak’

İnşaat sektöründeki büyüme rakamlarını değerlendiren Teknik Yapı Holding Başkanı Nazmi Durbakayım, rakamların önemli bir gerçeği ortaya koyduğunu belirterek, inşaat sektöründeki büyümenin genel ekonomik büyümenin bile altında kaldığını söyledi. Ekonominin dinamosu sayılan inşaatta böylesine bir daralmanın iç açıcı bir gelişme olmadığına vurgu yapan Durbakayım, “İnşaat sektörünün büyümemesi başta istihdam olmak üzere yerli üretim ve milli hasılayı önemli oranda etkileyecektir” dedi. Durbakayım, inşaat sektöründeki büyüme hızının bundan sonra daha da artacağını beklediklerini anlatarak, şunları söyledi:
“Çünkü üçüncü çeyrekte yaz tatili, ramazan bayramı, KDV belirsizliği gibi tüm olumsuzluklar üst üste gelmişti. Yılsonunda yeni projelerle birlikte büyüme artabilir. Bu büyüme oranı dördüncü çeyrekte yüzde 2’nin üzerine çıkabilir. Yıllık ortalama ise maalesef yüzde 2’nin altında kalabilir. Dördüncü çeyrek performansımız yıllık ortalamayı belirler.”
‘Türkiye % 3 büyür’
İMSAD Ekonomi Danışmanı Prof. Dr. Kerem Alkin de inşaat sektöründe bir ivme kaybı olduğunu ve ikinci 6 ayda sektördeki gelişimin ekonomideki gelişime bağlı olduğunu belirterek, “2. çeyrek büyüme sonuçlarının açıklandığı bugünlerde yumuşak inişin sonunun gelip gelmediğini merak ediyoruz. Küresel ekonomide zaten var olan risklere yenileri de eklenebilir mi hep beraber göreceğiz” dedi.
Alkin, “Türkiye’nin 2012 yılını yüzde 4’ün altında, hatta belki de yüzde 3’e yakın bir ekonomik büyüme ile tamamlaması kaçınılmaz gözüküyor. Bu temel risklerin ışığında, 2013 için de büyümeyi yüzde 5’in üzerine çıkarmamak, doğru bir strateji olarak tartışılabilir” diye ekledi.

‘Hedef sürdürülebilir projeler olmalı‘
Soyak Holding Üst Yöneticisi (CEO) Emre Çamlıbel ise, Türkiye’de binalarda enerji verimliliği konusunda son yıllarda atılan adımların umut verici olduğunu, yeni yürürlüğe giren “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi 2012-2023”te de yapı stokunun belli bir kısmının sürdürülebilir yapı haline getirilmesinin hedeflendiğini vurguladı.
Çamlıbel, Türkiye’de hâlâ mantolaması olmayan büyük bir bina stoku varken sadece mevcut binaların kimliklendirilmesinin yetmediğini, yaptırımların da olması gerektiğini söyleyerek, “Türkiye’de bundan sonra yapılacak konutların tamamı yeşil bina olarak yapılsa, 2023 yılında toplam tasarruf 25 milyar dolar olur” dedi.

‘Yeşil binaya vergi indirimi yapılsın’
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Sur da, gayrimenkul sektörünün değer tablosunda yeşil olan ve olmayan binaların ayrı liglerde değerlendirilmeleri gerektiğini dile getirerek, “Tüm yeşil uygulamalara teşvikler verilmeli, yeşil binalara KDV ve emlak vergisi indirimleri yapılmalı” dedi.
Devletin sürdürülebilirlik konusunda öncü rolü üstlenmesi gerektiğini belirten Sur, SPK’nın da gayrimenkul değerlemelerinde, yeşil bina belgeli binaların daha değerli olarak nitelendirilmesi için çalışma yürütmesi gerektiğini vurguladı.
Dönüşümde yıkımları Türk firmalar yapacak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Türkiye genelinde yaklaşık 14 milyon konutun elden geçeceği 6.5 milyon konutun ise yeniden inşa edileceği afet riski altındaki alanların dönüşümünde yeterliliği olan yıkım firmalarını belirledi. İhaleler sonucunda belirlenen yıkım firmaları konut yoğunluğunun fazla olduğu ve birinci derece deprem bölgesi olan Marmara ve İstanbul çevresinde yoğunlaşacak.
80’nin üzerinde firmanın başvurusunu inceleyen Bakanlık iş deneyimi konusunda yeterliliğini sağlamış firmaları ihale sürecine dâhil etti. Yapılan ihale sonucunda en uygun teklifi veren firmalar, afet riski altındaki alanların dönüşümünde başta kamu binaları olmak üzere, deprem performansı göstermeyen özel mülkiyet binalarının da hak sahiplerinin talebi halinde yıkımını gerçekleştirecek.
Bakanlık, yıkım yapacak firmaların dağıtımı ve bu firmaların görev alanlarının belirlenmesini bölgelere göre yapacak. En fazla yıkım firması konut yoğunluğunun fazla olduğu ve birinci derece deprem bölgesi olan Marmara Bölgesi’nde yoğunlaşacak. Bölgeyi daha sonra Ege Bölgesi ve diğer bölgeler takip edecek. Yıkımlar Türk firmaları tarafından gerçekleştirilecek.

Yeni bir iş kapısı olacak
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yıkım sektöründeki firmaları teşvik ederek yeni bir sektör oluşturmak istediğini de açıkladı. Buna göre, Bakanlık, yıkım sektöründe Avrupa’daki gibi profesyonelleşmek isteyen firmalara gerekli her türlü desteği sağlamak için çalışmalarını sürdürüyor. Yeni bir sektöre öncülük etmek isteyen Bakanlık binlerce kişiye de yeni bir iş kapısı sağlamış olacak.
‘Sıfır atık komisyonu’ kuruldu
Bakanlık kentsel dönüşümde çıkacak olan molozları çevreye zarar vermeden ekonomiye geri kazandırmak için de çalışmalarını sürdürüyor. Bakanlık “sıfır atık” projesini hayata geçirmek için bir komisyon kurdu. Geri dönüşüm tesislerinin kurulması için teşvikler verecek olan Bakanlık, Avrupa’daki geri dönüşüm tesislerini mercek altına aldı.
Avi Alkaş, Perakende Gayrimenkul Zirvesi’nde juri başkanı
Bu yıl Çin’in Şangay kentinde 12-14 Eylül 2012 tarihlerinde düzenlenen ICSC Dünya Perakende Gayrimenkul Zirvesi’nde sektörün önde gelen global liderleri, dünya çapındaki perakende gayrimenkul piyasasının sosyo-ekonomik ve kritik etkileri ile genel ekonomik rolleri üzerinde görüşlerini paylaşıyorlar. Jones Lang LaSalle’in Araştırma Sponsoru olduğu ICSC Dünya Perakende Gayrimenkul Zirvesi’nde Jones Lang LaSalle Türkiye Başkanı Avi Alkaş da konuşmacı olarak katılıyor.
Avi Alkaş, jüri başkanı olarak görev yaptığı ICSC Avrupa özelinde, perakende sektörü ve alışveriş merkezleri hakkında bilgi aktarımında bulunacak.

Konuyla ilgili açıklama yapan Avi Alkaş, şunları söyledi: “Kentleşme sürecinde geniş kapsamlı karma projelerdeki alışveriş merkezleri şehirlerde giderek daha önemli unsurlar arasında yer alıyor. Bununla birlikte AVM’ler içerdikleri yeşil alanları ve kent meydanları ile geniş kitlelerin bir araya gelip eğlendiği sosyal / kültürel ve eğitsel alanlar sunmaya, daha emniyetli ve güvenilir alanlar oluşturmaya başladı. Bu doğrultuda rekabet mi oluşturacağı sorgulanan internet satışları ve sosyal medya araçlarının kullanımı ile teknoloji, tüketici trendlerini takip etmede ve bağlantılı olarak da AVM’lerin yenilenmelerinde ve farklı pazarlama etkinliklerinde önemli bir unsur olmaya devam ediyor.”
AĞAOĞLU İDDİALI KONUŞTU: 1 AYDA 3 BİN KONUT SATARIM
Gayrimenkul sektörünün renkli simalarından biri olan Ağaoğlu Şirketler Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, yine çok iddialı konuştu. Maslak’ta inşaatına başladığı 5 bin 300 konutluk projesindeki iddiasını “1 ayda 3 bin konut satarım” diyerek gösteren Ali Ağaoğlu, bunun için 20 kişiyle takım elbise karşılığında iddiaya bile girdiğini söyledi. Daha önce de ‘1 ayda 2 bin konut satarım’ diyerek iddiaya girdiğini ve kazandığını hatırlatan Ağaoğlu, “Bu projede kendi rekorumu kırmak istiyorum. Bu proje sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en önemli projelerinden biri olacak” dedi.

Fiyatları şaşırtacak
Ağaoğlu’nun Maslak’taki dev projesi 5 bin 300 konutun yanı sıra alışveriş merkezi ve ofislerden oluşuyor. Projede binalar 60 katın üzerine çıkabilecek. İstanbul Boğazı’nı gören projenin en önemli özelliği ise kuşkusuz fiyatı olacak. Herkes Ağaoğlu’nun konutların metrekaresini 10 bin lira civarında satışa çıkaracağını beklerken, fiyatlar yüksek olmayacak.
Ağaoğlu’nun yatırımcısına kazandırmak için ilk etaptaki konutları 5 bin liranın altındaki fiyatlardan satışa çıkaracağı kesin gibi görünüyor.
Dubai’de Tarkanlı lansman
Ali Ağaoğlu, Maslak projesinin lansmanını da Ekim’de Dubai’de düzenlenecek Cityspace Fuarı’nda yapacak. Türkiye’nin onur konuğu olduğu fuarda Ağaoğlu gövde gösterisinde de bulunacak. Mega star Tarkan’ın da vereceği konserle tanıtılacak proje dünyada da satışa sunulacak.
Ispartakule’de konutları 10 ay erken teslim ediyor
Artaş İnşaat'ın Ispartakule'de inşa ettiği Avrupa Konutları Ispartakule 3 projesinde teslimler ekim ayında başlıyor. Belirtilen teslim tarihinden 10 ay önce teslim edilecek projedeki son daireler de satışa sunuldu. Anlaşmalı bankalar aracılığıyla 60 aya kadar yüzde 0,92, 120 aya kadar ise yüzde 0,94 faiz oranlarıyla vadelendirme imkânı bulunan projede, banka kredisi kullanıldığında dosya ve komisyon masrafı alınmıyor.
644 konutun ve alışveriş ünitelerinin yer aldığı projede, 1+1, 2+1, 3+1 ve 4+1 daire seçenekleri bulunuyor. Konutların büyüklüklerinin 72 ile 171 metrekare arasında değiştiği projede, dairelerin yüzde 70'i sahiplerini buldu.
Hangi daire kaç lira?
Alanı(m2) Fiyat
1+1 153.000-194.000
2+1 249.000-290.000
3+1 312.000-401.000
4+1 364.000-441.000
Yeni kampanyada peşinatı teslim tarihine öteledi
Teslim tarihinin Aralık 2013’ten Eylül 2013’e çekildiği VIA PORT Houses&Suites’ten yaza veda kampanyası geldi. Kampanya kapsamında, daire alırken ödenmesi gereken yüzde 25’lik peşinatın ilk etapta sadece yüzde 1’i ödeniyor, geri kalan yüzde 24’ü ise konutların yeni teslim tarihi olan Eylül 2013’te ödeniyor. Kalan tutar da projeye özel anlaşmalı banka kredisi ile ödenebiliyor.
VIADMC projesi olan VIA PORT Houses & Suites, 26 bin metrekarelik arazi üzerinde konumlanıyor. 10 katlı 4 bloktan ve 3 katlı özel houses ünitelerinden oluşan projede toplam 617 daire bulunuyor. Kurtköy’de konumlanan projede, fitness center, açık ve kapalı yüzme havuzu, spa merkezi gibi sosyal donatılar bulunuyor.
Yüzde 25 peşin verene yüzde 13 indirim yapıyor
Okkalar İnşaat’ın Kurtköy’deki projesi ARMA Business&Life’tan kampanya haberi geldi. İlk etap satışlarının tamamlandığı projede, “Sonbahar Kampanyası” adı verilen kampanyada alıcılara tamamı peşin ödemede yüzde 15, yüzde 25 peşin ödemede ise yüzde 13 indirim fırsatı veriliyor. Bunun yanı sıra projede, peşinatın teslimde ödenmesi ya da ödemenin 24 ay vadeye yayılması gibi farklı ödeme seçenekleri de sunuluyor. Teslim tarihinin Haziran 2014 olduğu projede metrekare fiyatları ise 2 bin 200 liradan başlıyor.
264 bağımsız bölüm ve 20 dükkândan oluşan proje, 14 bin metrekare arsa, 30 bin metrekare inşaat alanına sahip. Projedeki, dairelerin büyüklükleri ise 48 ile 235 metrekare arasında değişiyor.
Babacan Yapı, öğrencilere ekstra indirim uyguluyor
Babacan Yapı, öğrencilere özel indirim yapıyor. Buna göre, Crown Tower’da yüzde 15 indirimli fiyat üzerinden ekstra 2 ve 3 bin lira, Novatrium projesinde ise ekstra 2, 3 ve 4 bin lira indirim fırsatı başladı. Öğrenci belgesi ile başvuran herkes ekstra indirim fırsatından yararlanabiliyor.
Crown Tower’da, stüdyo daireler 84 bin, 1+1’ler ise 140 bin liradan başlayan fiyatlarla satışa sunuluyor. 35 katlı ve 420 konutlu projede, yüzme havuzu, fitness salonu bulunuyor.
Novatrium’da ise fiyatlar stüdyo dairelerde 68 bin, 1+1 dairelerde 118 bin ve 2+1 dairelerde ise 179 bin liradan başlıyor. Projede dairelerin büyüklükleri 49 ile 122 metrekare arasında değişiyor.

Kaynak: Milliyet, 13 Eylül 2012

16 Eylül 2012 Pazar

8 bankadan İzmir otoyolu için 1.3 milyar dolar

İstanbul-İzmir otoyolunun ilk aşaması olan Gebze-Orhangazi arasının tümüyle Türk bankalarının finansmanı ile yapılması kesinleşti. Projenin finansman tablosunun, yapımcı firmalar tarafından, geçtiğimiz Perşembe günü Karayolları Genel Müdürlüğü’ne verildiği öğrenildi.
İSTANBUL-İzmir otoyolu tümüyle iç kaynaklarla finanse ediliyor. Otoyolun ilk aşaması olan Gebze-Orhangazi arasının tümüyle Türk bankalarının finansmanı ile yapılması kesinleşti. Şimdiye kadar en büyük iç finansmanlardan biri olacak projenin finansman tablosunun, yapımcı firmalar tarafından, geçtiğimiz Perşembe günü Karayolları Genel Müdürlüğü’ne verildiği öğrenildi. Proje hakkında bilgi veren yetkililer, 2.7 milyar dolarlık toplam finansman ihtiyacı ortaya çıktığını, bunun yarısının özkaynak konularak karşılanıp, geriye kalan 1 milyar 350 milyar dolarlık yarı finansmanın ise 8 Türk bankasından sağlanmasının kesinleştiğini söylediler.
Hangi bankalar
Bu 8 Türk Bankası; Ziraat Bankası, Halk Bankası, Vakıfbank, İş Bankası , Garanti Bankası, Akbank, Yapı ve Kredi Bankası ile Finansbank olarak belirlendi. Dolayısıyla Türkiye’nin en büyük 8 bankası İstanbul–İzmir Otoyolunun hemen hemen yarısını tümüyle finanse etmiş olacak. Gebze–Orhangazi arasında, asmaköprünün de bulunduğunu, dolayısıyla 45 kilometrelik yolun da bulunduğu bu bölümün toplam projenin yüzde 45’ini oluşturduğunu kaydeden yetkililer bu finansmanın başlamasının hayati öneme sahip olduğunu kaydettiler. Yetkililer Ekim ayı içinde Hazine ve diğer ilgili kuruluşlarla da yapılacak müzakerelerin ardından, bu finansmanın kesinleşeceğini tahmin ediyorlar.
21 banka ile görüşüldü
Finansman süreci hakkında bilgi veren proje yetkilileri, projenin tümü için yerli-yabancı 21 banka ile görüşmeler yaptıklarını, belirli bir aşamaya da gelindiğini ama yabancılarla müzakerelerin, küresel finans sıkıntısının devam etmesinin de etkisiyle, fazla uzadığını söylediler. Bunun üzerine Gebze-Orhangazi arasının yeniden projelendirilip, 3.2 milyar dolarlık kısmın 2.7 milyar dolara indirildiğini, zaten görüşülen 21 banka içinde yeralan 8 Türk bankası ile yeni yeniden müzakere edildiğini kaydeden yetkililer, böylece işin hızlandırıldığını belirttiler. Projenin temeli atılırken, projeyi üstlenen firmaların toplam 400 milyon dolarlık özkaynak koyup işlere başladığını, şu an büyük bir şantiyenin işlediğini hatırlatan yetkililer, şimdi bunun üzerine yapımcı firmaların 950 milyon dolar daha özkaynak koyacaklarını söylediler.
Yüksek özkaynak ikna etti
İlk kez proje finansmanına çıkılırken, yatırım maliyetinin yarısını yapımcı firmaların koyduğunu, bu oranın çok yüksek olduğunu kaydeden yetkililer, “8 Türk bankasının bu finansmana ikna edilmesinde, konulan bu yüksek özkaynak miktarı çok önemli rol oynadı” dediler. Bu arada sorumuz üzerine yetkililer, projenin hızlandırılması için Hükümetin de bu konuda kendilerine büyük destek verdiğinin altını çizdiler.
İkinci bölüm için yeniden müzakere
PROJE yetkilileri, yabancı bankaların da bulunduğu 21 banka ile görüşmelerinin devam ettiğini belirterek, Otoyolun geriye kalan bölümü için gereken finansmanın sağlanması için yine bu finansman imkanının korunduğunun altını çizdiler. Gebze-Orhangazi arasının sağlanan bu finansman sayesinde kısa sürede bitirilmesine çalışılacağını kaydeden yetkililer, bu kısmın devreye sokulması ile birlikte işletme gelirlerinin de tahsil edilmesine başlanacağını, dolayısıyla geriye kalan bölümün finansmanında bu işletme gelirlerinin devreye girmesinin büyük kolaylık sağlayacağını kaydettiler. Başka bir deyişle; asmaköprünün de içinde bulunduğu Gebze-Orhangazi arasını biran önce bitirmenin yapımcı firmaların da en büyük hedefi haline geldiğini söylediler.
İstanbul-İzmir 3.5 saate inecek
İstanbul-İzmir Otoyolu Projesi, iki şehir arasındaki mesafeyi 3.5 saate indirecek. İstanbul-Bursa arasındaki mesafenin de 1 saate kadar inmesi sağlanacak. 22 yıl 4 aylık yapım ve işletme ile en kısa süreli teklifi verip ihaleyi kazanan Nurol-Özaltın-Makyol-Astaldi-Yüksel-Göçay İnşaat Konsorsiyumu tarafından gerçekleştirilecek otoyol inşaasının toplam maliyetinin 6-7 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Proje; Gebze’den başlayacak. İzmit Körfezi’ni asma köprü ile aşarak Orhangazi ve Gemlik yakınlarından geçecek ve Ovaakça Kavşağı ile Bursa Çevre Yolu’na bağlanacak. Bursa üzerinden devam edecek otoyol, Balıkesir’den geçerek İzmir’e uzanacak. Otoyol uzunluğu 421 kilometre olacak proje kapsamında, 30 viyadük, 4 tünel, 209 köprü, 18 gişe alanı, 5 otoyol bakım işletme merkezi, 7 servis ve park alanı inşa edilecek. Proje mevcut devlet otoyolunu yaklaşık 140 kilometre kısaltarak, İstanbul-İzmir arasındaki 8-10 saatlik mevcut ulaşım süresini 3.5 saate kadar indirecek. Otoyolun inşaası kapsamında yapılacak İzmit Körfez geçisi, dünyanın en büyük köprükerinden birisi olacak. İnşa edilecek asma köprünün ortak açıklığı 1.700 metre, toplam uzunluğu 3 bin metre olacak.

Kaynak: Hürriyet, 15.09.2012

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Mahvedilen İstanbul: AKP'den tarihe kazma, yeşile beton

Hükümet, kamu arazilerini ranta dönüştürürken İstanbul'un doğasını tehdit ediyor.

AKP hükümeti, İstanbul’u adeta rant kaynağına dönüştürdü. İstanbul’da kamuya ait neredeyse her arazide gökdelenlere kucak açan hükümet, Ali Sami Yen arazisi gibi çevresinde milyonlarca insanın “nefes almakta zorlanarak” yaşadığı alanları yeşil alana dönüştürmek bir yana, doğal kaynakları da tehdit edecek projeler geliştiriyor. Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Tayfun Kahraman, İstanbul’a yeni şehir kurulması, 3. köprü gibi projelerin “yarını düşünmeyen” projeler olduğunu söyledi. Kahraman, hükümetin ekonomiyi canlı inşaat sektörü eliyle ayakta tutma stratejisinden vazgeçmesi gerektiğini belirterek “İstanbul’un kuzeyinde her türlü yapılaşmaya, herkesin karşı çıkması gerekir. Hükümet bu tutumundan vazgeçmek durumunda. Aksi halde ileride bu satılan kamu malları yerine, şehirde sürdürülebilir yaşam için kamu yine bizim vergilerimizle alanlar almak zorunda kalacak. Mecidiyeköy’de Ali Sami Yen arazisi gibi çevresinde milyonlarca insanın hiçbir şekilde nefes alamadan yaşadığı noktalar yeşil alan olarak değerlendirilmeli. Korunmalı” dedi.

Son olarak bu ay yeniden satışa çıkarılan Ataköy Turizm Kompleksi’nde olduğu gibi hükümetin yargı kararları ve yasaları dikkate almadan işlemler yaptığını belirten Kahraman, “Burası turizm alanı olarak ilan edildiği halde, Kıyı Kanunu’na da aykırı bir şekilde konut yapılaşması planlanıyor. Ataköy için davamız sürüyor. Özelleştirme İdaresi’ne yasalara göre, bu yönde tasarruf kullanamayacağını yazdık” değerlendirmesini yaptı. Tayfun Kahraman, hükümeti, inşaat sektörünü canlandırmak ve dolayısıyla ekonomiyi ayakta tutmak için İstanbul’u rant kaynağı olarak kullanmaktan vazgeçmeye çağırdı. Kahraman, “İstanbul’u daha fazla zorlamamalıyız” diye konuştu.


Ataköy’de dava devam ediyor

İstanbul Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Kahraman, İstanbul’un rantının paylaşıldığını belirtirken yeniden satışına karar verilen Ataköy Turizm Kompleksi için şu bilgileri verdi:

“1993’te alınan bir karar ile Ataköy turizm merkezi ilan edildi. Ancak şimdi burada tamamen konut planlanıyor. Bu durum 1998 tarihli Kıyı Kanunu’na aykırı. Süreci takip ediyoruz. Biz tamamen kamuya açık bir şekilde ve yapılaşma olmadan kalmasını istiyoruz. Ama turizm merkezi kararına bile uymuyorlar. Burayla ilgili tasarruf Özelleştirme İdaresi’ne devredilmiş durumda. Geçen hafta, burada konut amaçlı, devasa projelerin yaşama geçirilemeyeceğini hatırlatan yazışmalar yaptık. Dava açmıştık. Dava, bilirkişi sürecinde. Bilirkişinin idare mahkemesine raporunu sunmasını bekliyoruz.”


TOKİ’ye ait araziyle satılacak

Galleria, Ataköy Marina, Sheraton Oteli, Dünya Göz Hastanesi ve bir benzin istasyonunun da bulunduğu İstanbul Bakırköy sahilindeki toplam 670 bin metrekare kullanım alanına sahip Ataköy Turizm Kompleksi, TOKİ’ye ait arazisiyle birlikte satılacak.

Denizcilik sektöründen 67 ortağın 2005’te Ataköy Turizm İşletmeleri’ni 200 milyon dolara satın aldığı günlerde kurduğu DATİ Yatırım Holding CEO’su Gökhan Kıran, “Biz DATİ’yi ve bölgedeki 26 yıllık üst kullanım hakkımızı, TOKİ de komşu arsalarını aynı anda satış vitrinine koymaya karar verdi” dedi.

TOKİ İstanbul Emlak Dairesi Başkanı Ali Seydi Karaoğlu da “Böylece denizin doldurulacağı alanı toplu halde satış gündemine koyma şansı yakaladık. İstanbul’un yıldızı konumundaki alanın ilgi göreceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

670 bin metrekarelik alanda DATİ’nin üst kullanım hakkının bulunduğu bölüm, kendi mülkü olan bölüm, Milli Emlak ve TOKİ’ye ait yerler var. Bunların tamamı satılacak.

Haydarpaşa limanı için planlar askıda

Harem’den Moda Sahili’ne kadar geniş bir bölgeyi kapsayan Haydarpaşa Port projesi adım adım hayata geçiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, Haydarpaşa Port Projesi’ni hayata geçirecek 2’nci etap plana da onay verdi. Projeyle ilgili planlar askıya çıktı. Şehir Plancıları Odası planlara itiraz edecek.

Yapılaşma yasağı olan bölgeye “Kruvayizer Liman” tanımı getiriliyor. Böylece yapılaşmanın yolu açılıyor. Haydarpaşa Port projesinin, prosedürler tamamlandıktan sonra Yap-İşlet-Devret modeliyle ihaleye çıkarılması planlanıyor.

Proje çerçevesinde Haydarpaşa Limanı, 5 milyar dolara dev bir turizm kompleksine dönüşecek. Projenin 2’nci etap planına göre, otogar, fuar ve festival alanı, tren garı, otel ve istasyon, silolar da kültür ve sanat merkezi olacak.

Anadolu’dan trenle gelen tahılın depolanıp, gemilere yüklenmesini sağlamak amacıyla 1903’te Yap-İşlet-Devret modeliyle gerçekleştirilen Haydarpaşa Limanı ve garı, Marmararay projesiyle de hafif metro hattına bağlanacak. Yap-İşlet-Devret modeli Sultan İkinci Abdulhamit’in yapım ve işletme hakkını Societe du Port de Haydar Pacha şirketine tanıdığı, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte stratejik önemi göz önüne alınarak, parası ödenip, devletleştirilmesine karar verildiği liman için hazırlanan yeni proje, şu anda Harem Otogarı’nın bulunduğu bölgenin yeşil alana ayrılmasını öngörüyor.

Bu alan, fuar ve festival alanı olarak kullanılacak. Haydarpaşa Garı ve çevresinde bulunan tarihi yapılar, turizm ve ticaret merkezi olacak. Haydarpaşa Garı otel olarak da hizmet verecek.

3. köprünün bir ayağı çukurda

TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli ve Sakarya illerini kapsayan Kuzey Marmara Otoyolu (İstanbul 3. Çevreyolu ve Boğaz Geçişi dahil) projesinde, Sakarya’da anayol ve bağlantı yolları projesinin imar planlarına işlenmesine yönelik Sakarya Büyükşehir Belediye Meclisi’nce alınan karara karşı açtığı davayı kazandığını duyurdu. Buna göre, Sakarya 1. İdare Mahkemesi söz konusu meclis kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verdi. Odadan yapılan açıklamada, “Başta 3. Boğaz Köprüsü ve bağlantı yolları planları olmak üzere Kuzey Marmara Otoyolu Projesi’nin komşu illerdeki etaplarına ilişkin yürüttüğü hukuk mücadelesinde alınan bu ilk haklı sonucun, devam eden diğer davalarımızda da alınması umudunu taşıdığımızı, böylesi büyük kentlerimizde gerek sağlıklı arazi kullanım gelişimlerini bozmayacak gerekse yeni sorunlar yaratmayacak, toplu ulaşım odaklı projelerin gerekliliğine ve önceliğine olan inancımızı bir kez daha paylaşmak isteriz” denildi.

Galataport’a onay çıkmadı hükümet zorluyor

İstanbul’un en eski semtlerinden, tarihsel kimliğinde önemli mekânlardan Karaköy’ü yıkıp yerine dev alışveriş merkezleri ve 5 yıldızlı oteller planlanan Galataport’a Korumu Kurulu’ndan onay çıkmadı.

Karaköy Meydan’dan Tophane’ye kadar olan 1200 metrelik sahil şeridinin Kutman-Ofer ortaklığına 50 yıllığına kiralanması suretiyle modern otoparklar, alışveriş merkezleri ve 5 yıldızlı otellerin planladığı projede, bölge yepyeni bir görünüme girecek. Kamuoyunda uzun tartışmalara neden olan Galataport için hazırlanan planların onay almadığını ifade eden Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Kahraman, süreçle ilgili şu bilgileri verdi:

“Proje Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’na devredildi. ÖİB Koruma Kurulu’na plan gönderdi. Ancak onay alamadılar. Hatırlanacağı üzere danışmanlık ihaleleri yapılmıştı. Biz bu projeye dava açmadık, çünkü ortada henüz plan yok. Planı bekliyoruz.”

ÖİB Başkan Vekili Ahmet Aksu, Galataport’ta hemen hemen son aşamaya geldiklerini belirterek, tüm tarafların görüşlerini alarak bir model oluşturduklarını ve model ile ilgili ÖYK’nın görüşünü alacaklarını söylemiş, ÖYK’nın onay vermesi halinde Galataport’ta bu yıl içinde ihale ilanına çıkacaklarını ifade etmişti. Aksu, “Bunda kararlıyız” demişti.

Kamuoyunun dikkatine sunulan ilk projede İstanbul’un kalbinde 1200 metrelik sahil şeridi kamuya kapalı olacak. Otel ile AVM, otoparklar yanı sıra liman yapılacağı açıklanmıştı.

Ali Sami Yen arazisinde kuleler yükseliyor

Özel sektörün eline geçmesi ile kamuoyunda büyük tepkiler oluşan Mecidiyeköy Ali Sami Yen arazisinde yükselecek projede inşaata başlandı. Tarihi Likör Fabrikası’nın korunması ve alanın yeşil olarak tasarlanıp kamu kullanımına açılması için eylemlerin yapıldığı arazinin satılmasıyla fabrikanın da yıkılması kararı alındı. Fabrika, yeni projede aslına uygun olarak inşa edilecek ve binaların önündeki meydan kamuya açık olacak, ancak burası da AVM ile rezidansların olacağı gökdelenlere ev sahipliği yapacak.

Tekel Likör Fabrikası’nın arazisinin ihalesini Aşçıoğlu kazanmıştı. Fakat bu firma hisselerini İsviçre fonlu Viatrans – Meydanbey Ortak Girişimi’ne satarak, projeden çekilmişti. Projenin yeni yatırımcısı Viatrans – Meydanbey Ortak Girişimi. Koruma Kurulu, uzun süre fabrikanın yıkılmaması kararında direnmişti. Bu nedenle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurumlara genelge göndererek, yetkinin Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na geçtiğini duyurmuştu.

Tartışmalı projeler İstanbulluyu bezdirdi

İstanbul’un hemen her noktasında kuleler yükseliyor. Köprü bakım çalışmalarının yaz aylarında bile trafiğini felç ettiği kentte gökdelenler, Levent-Maslak hattından neredeyse her semtine taşarken tartışmalı projelerde yasalar ve yargı kararları hiçe sayılıyor. Diğer yandan tarihi mekânlar ve kültürel mimari yok ediliyor, yeşil alana hasret kentte umutlar kulelerin gölgesinde tükeniyor. Kamuoyunda tartışma yaratan projelerden bazıları şunlar:

Çamlıca Tepesi’ne cami


■ Başbakan Erdoğan’ın “Bir cami yapacağız, her yerden gözükecek” diye açıkladığı proje 250 bin metrekarelik bir rekreasyon alanı. Ulaştırma Bakanlığı, RTÜK ve Büyükşehir Belediyesi’nin ortak çalışmasıyla hayata geçmesi planlanıyor. Çamlıca’daki TRT vericisi dışında tüm vericiler kaldırılacak. Spor alanları, park ve bahçeler, kafeteryalar, gözlem kulesi gibi birçok sosyal alan yer alacak. Caminin denizden yüksekliği 608 metre olacak.

Sevda Tepesi’ne imar


■ Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın 1984’te veliaht prensken 27 milyon dolara aldığı Kandilli’deki Sevda Tepesi, belediye meclisinin aldığı kararla imara açıldı. 57 dönüm arazide 1700 metrekareden iki kat, yani 3 bin 400 metrekare imar izni verildi. Tepede, iki kattan daha yüksek yapılaşma olmayacak. Ancak arazi birinci derece doğal sit alanı. Uygulama, aynı zamanda Kıyı Kanunu ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’na da aykırı. Mimarlar Odası, konuyla ilgili idare mahkemesine dava açıyor.

Tarlabaşı AİHM’de


■ Tarlabaşı’ndaki 9 ada, 2000 m² alana oturmuş, 210’u tescilli sivil mimarlık örneği olan 278 bina ve bunların arasındaki sokaklarla altyapıyı kapsıyor. Beyoğlu Belediyesi 2007’de GAP İnşaat ile sözleşme imzaladı. Projeye göre, GAP İnşaat 21 bin metrekare alanda, 63 bin metrekare inşaat yapacak. Bina altlarına 4-5 katlı otoparklar açılacak. Arka sokaklar konut alanı olacak. Kamulaştırma nedeniyle mağdur olduklarını düşünenler bir araya gelip 2008’de dernek kurdu ve AİHM’ye gitti.

Fener-Balat’ta halk tetikte
■ Proje alanı 279.345,91 m² ve toplam 59 ada, 909 parselden oluşuyor. Semt sahil kısmında bulunan yeşil alanlar ve konut-ticaret fonksiyonlarının bulunduğu yerleşim alanı olmak üzere temel olarak iki bölgeden oluşuyor. Tarihi miras olarak sayılabilecek yapılar dahilinde 11 tescilli anıt eser, 345 sivil mimarlık örneği ve 25 sivil mimarlık örneği bulunuyor. İstanbul 5. İdare Mahkemesi, koruma yüksek kurulu kararlarına, şehircilik ilke ve kurallarına ve hukuka aykırı bularak bu projeyi iptal etti.

Ayvansaray Türk Mahallesi

■ Ayvansaray yenileme alanında toplam 69 parsel bulunuyor. Bu parsellerden 4’ü anıt eser, 15 tanesi ise sivil mimarlık örneği, yani tarihi eser kabul ediliyor. Mahallede 81 aile yaşıyor. Toplam 149 hissedar bulunuyor. Projeye göre 48 konut, 5 adet ticari dükkân, 1 otel, 2 butik otel, 1 kat otoparkı ve 1 sosyal tesis yapılması planlandı. Birçok evin yıkımına başlandı. Ancak Fener Balat projesinde olduğu gibi idare mahkemesinin bu projeyi de iptal etmesi bekleniyor.

Sulukule’de Romanlar haklı çıkt
ı

■ Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri Yenileme Projesi’ni kapsayan, Fatih’teki Sur Koruma Bandı’nda yer alan 90 bin metrekarelik bölgede, 640 konutun inşası 2 yılda bitme noktasına geldi. Bölgede yeni yapılan evler yüksek gelirli aileler için tasarlandı. Sulukule’nin eski sakinleri olan Romanlar, 60 kilometre uzaklıktaki Kayabaşı TOKİ konutlarına gönderilmişti. İstanbul 4. İdare Mahkemesi projeyi, sit alanı üzerinde olduğu ve Romanların mülkiyet hakkının ihlal ettiği gerekçesiyle iptal etti.

Yenikapı Meydan Projesi


■ Yenikapı İDO İskelesi’nden Samatya SSK’nin önünde 578 bin metrekare alanda deniz doldurulacak. 1 milyon 250 bin kişilik miting alanı, 2 dev otopark yapılacak. Deniz, karayolu, metro, hafif raylı sistem burada buluşacak. Meydanın altında atıksu arıtılacak. İstanbul Yenileme Alanları Koruma Kurulu silüete ve tarihi yarımadanın topografyasına zarar vereceği gerekçesiyle projeye onay vermemesine rağmen belediye ihaleye çıktı. İhaleyi Nas-Nuh-Uğraş İnşaat konsorsiyumu 31 milyon lira bedelle kazandı.

Paşabahçe arazisine otel planı


■ Tekel Paşabahçe Fabrikası’nın arazisi de satılan araziler arasında yerini aldı. Boğaz kıyısında bulunması nedeniyle İstanbul’un en değerli arazilerinden biri olan Tekel Paşabahçe Fabrikası’nın arazisini 355 milyon TL veren Torunlar Gayrimenkul Yatırın Ortaklığı kazandı. Yapılan ilk açıklamada araziye otel yapılmasının düşünüldüğü belirtildi.

Kaynak: Cumhuriyet, 20 Ağustos 2012

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Burası bir hastane!

Emsey, bir hastane olmasına rağmen hastalara beş yıldızlı otel konforunu sunduğu ve tedavi amacıyla yatanların 'hasta olduklarını unutacakları' iddiasında.

İSTANBUL - Günümüz hastane hizmetlerine farklı bir boyut getiren Emsey Hospital, sağlık alanında verdiği standart hizmetlerine otelcilik hizmetini de ekleyerek kendi sektöründe farklılık yaratmaya hazırlanıyor. Barok döneminin yansıtıldığı odalarda kendinizi İngiliz aristokrat bir ailenin evinde hissedebilirsiniz…

Hastalara Huzur Veren Odalar!
King Suit, VIP Suit ve Suit Odalar Emsey Hospital’ın Standart odalarının dışında hizmet verdiği odalar. Başka hiçbir hastanede bulunmayan göz alıcı bu odalardan King Suit Gothic tarzda döşenmiş. Osmanlı döneminin şaşalı ihtişamının hissedildiği bu mütevazı oda, hem hastaların hem de misafirlerin rahatlığı için her şeyin düşünüldüğü küçük saray yavrusu havasında dizayn edilmiş. İngiliz stili mobilyaların kullanıldığı odalarda perdelerden mobilyalara kadar ihtişamlı bir etki görülmekte.

230 m2 alanda hizmet veren King Süit dairesi odaya özel asansörü, hasta ve yakınlarına özel servis için mutfak, karşılama odası resepsiyon, hemşire gözlem odası olmak üzere 5+1 olmak üzere 6 odadan oluşmaktadır. 2 adet salon,1 adet hasta odası,1 adet refakatçi yatak odası, 2 adet ek misafir yatak odası bulunmaktadır. Salona özel wc, hasta odasına özel wc, banyo. Misafir yatak odasına özel wc banyo, ek misafir odalarına özel wc banyo yer almaktadır. Tüm odalar hasta konforu dikkate alınarak döşenmiştir. Tüm odalarda LCD ekran Tv, Buzdolabı, Kasa ve banyolarda saç kurutma makinesi hastalarımızın konforu ve rahatı düşünülerek tasarlanmıştır.

Hasta olduğunuzu unutacaksınız
5 yıldızlı bir otelin sağladığı tüm konforu ve hizmeti sağlayan Emsey Hospital’da hastalar doktor ve diyetisyen gözetiminde oda servisinden dilediği yiyeceği isteyebiliyor. Uluslar arası hizmet standartlarına göre (Joint commision international) hizmet veren bir hastane olduğundan hastanın mutluluğu ve huzuru için tüm imkânlar sunulmaktadır. Bunun dışında bankacılık işlemleri, araba kiralama, kuaför gibi hizmetlerde sunulan diğer hizmetler arasında yer alıyor. Kuru temizleme ve bazı hizmetlerde hastaların ücretsiz olarak faydalandığı sunulan ayrıcalıklar arasında yer alıyor.
Hijyen kurallarının titizlikle uygulandığı Emsey Hospital’da tüm duvarlar antibakteriyel duvar kâğıdı ile döşenmiş ve kolay yanmayan malzemeler kullanılmış. Aynı zamanda yerlerde kullanılan pvc ve diğer unsurlar mermer vs aktisetitik, yani elektrik yükünü tutmayan yapıya sahip.

Akıllı Bina
6750 noktadan kontrol edilebilen Emsey Hopital, hastane olarak hasta ve personelinin tüm güvenliğini kontrol altında tutuyor. Her bir odanın kendine özel ısıtma, soğutma ve nem oranını ayarlama özelliği bulunuyor. Ayrıca doğal afet veya yangın gibi beklenmeyen durumlarda söndürme sistemleri otomatik olarak devreye giriyor. Bütün bunların yanı sıra ihbar sistemi ile yangın algılayıcıları alıp direkt merkeze gönderiyor, bu sistemle de olası bir yangın durumunun önüne geçilmiş olunuyor. Sadece Emsey Hospital’a özel kullanılan gaz sistemleri mevcut, hastane yetkililerince kontrol altında tutulan bu sistem farklı noktalardan kontrol altında tutulabiliyor.


Kaynak: Dünya, 09.08.2012

3 Ağustos 2012 Cuma

Ünlülerin oteli Boğaz'a geldi!

Dünyaca ünlü isimlerin tercihi lüks otel markası Viceroy, İstanbul’un en değerli arazileri içerisinde bulunan Bebek sırtlarındaki Boğaz manzaralı NEF Bebeköy projesinin 58 odalı otelini 20 yıllığına işletmek için Timur Holding ile el sıkıştı.

Viceroy, Mandarin otel zincirinde olduğu gibi Türkiye pazarına 2014 yılında Bodrum’da açılacak otel projesiyle adım attı.

Viceroy’un ABD’nin Beverly Hills ve Maima gibi lüks sahil bölgelerinin yanı sıra Maldivler, Karayipler ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde işlettiği oteller bulunuyor. Markanın müdavimleri arasında Uma Thurman, Sandra Bullock, Robin Williams, Robert de Niro, Brad Pitt, Beyonce, ve Bill Clinton da bulunuyor. İstanbul’un Bebek sırtlarında 68 dönümlük alan üzerine kurulu olan NEF Bebeköy projesi 160 yıl önce Fransız Yetimhanesi olarak kullanılıyordu. 2010 yılında Timur Gayrimenkul tarafından hayata geçirilen proje kapsamında 1942 yılından bu yana kullanılmayan 15 bina aslına uygun olarak restore edilerek, otel, rezidans, sanat ve kültür merkezi ve restoran gibi yapıların bulunduğu bir yaşam alanı haline geldi. Dünyaca ünlü lüks otel markalarının İstanbul ilgisi bitmiyor. Astaş Holding’in Kuruçeşme Arena’yı satın alıp burada kuracağı oteli işletmesi için lüks otel markası Mandarin Oriental ile anlaştığını duyurmasının hemen ardından İstanbul Boğazı dünyaca ünlü bir başka lüks otel markasının tercihi oldu. ABD merkezli otel markası Viceroy’un Avrupa’daki ilk otel yatırımını yapacağı Bodrum’un ardından ikinci oteli İstanbul Boğazı’ndaki NEF Bebeköy projesi içerisinde olacak.

GELECEK YIL HİZMETE AÇILACAK
İstanbul’un Boğaz manzaralı Bebek sırtlarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün mülkü olan eski Fransız Yetimhanesi’ni Bebeköy projesiyle yeniden hayata döndüren Timur Holding, burada 15 dönüm içerisinde kalan 58 odalı bina için Viceroy ile anlaşmaya vardı. Timur Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Erden Timur, Viceroy ile ön anlaşma imzaladıklarını, resmi imzayı ise eylül ayında atacaklarını söyledi. Alınan bilgilere göre 10 + 10 yıllık olarak yapılacak anlaşmayla birlikte, şu anda restorasyonu tamamlanan binanın Viceroy tarafından iç dekorasyonunun yapılmasıyla 2013 yılında hizmete açılması planlanıyor.

Kaynak: HT Ekonomi - 03.08.2012

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Mahvedilen İstanbul

Andrew Finkel'ın New York Times'da Yenikapı üzerine yazdığı makale...
Marmara Denizi kıyısında konumlanan Yenikapı, İstanbul'un yanı sıra dünyanın en önemli tarihi yerleşim bölgelerinden biridir. 2004 yılında, burada yer alacak metro istasyonu için yapılan kazılar esnasında, bir Bizans Limanı'nın yanı sıra 36 geminin de içinde bulunduğu çok sayıda kalıntı ortaya çıkarıldı. Gemilerde yer alan kargo ve yükler bile tek başına Ortaçağ'da bölgedeki yaşam hakkında özgün bir rehber niteliği taşıyor.
Harvard Üniversitesi tarih profesörü Michael McCormick kalıntılardan "bizim dönemimiz için piramitlerin keşfi" olarak bahsetmişti. Bölgede yapılan kazılarda aynı zamanda geç neolitik döneme ait 8.000 yıllık insan kalıntılarının bulunması, İstanbul Boğazı oluşmadan yani kara Avrupa ve Asya olarak ikiye bölünmeden önce de bölgede yerleşim olduğunu ortaya çıkardı.
Günümüzde İstanbul'a verilen hasar, 4. Haçlı Seferi sırasında Haçlıların Konstantinapolis'e verdiği hasarla boy ölçüşebilir. 1202'de Bizans döneminde Latin istilacılar şehri din adı altında yağmaladılar, günümüzde ise şehir ilerleme ve kazanç adı altında yağmalanıyor.
Birçok büyük şehir gibi İstanbul'da modern metropolün çok geniş altyapısal ihtiyaçlarının, tarihi geçmişinin dar geçitleri arasına sıkıştırılmaya çalışılmasının problemleri ile yüzleşiyor. 2004 yılında bulunan kalıntıların ardından itibarlarını göz önünde bulundurarak şehir otoriteleri, arkeologların çalışmalarını tamamlayabilmeleri için büyük bir ihtiyaç olan metro istasyonunun yapmının ertelenmesine sancılı bir süreç sonunda karar verdi.
Ve yine itibarı için 2010 yılında Belediye, Yenikapı'nın sadece tünel ve metro istasyonu olarak değil aynı zamanda şehrin altında gömülü 1.000 yıllık geçmişin vitrini olacak arkeolojik bir park olarak yeniden ele alınarak inşa edilmesi için uluslararası bir yarışma organize etti. Nisan ayının ortalarında kazanan üç proje açıklandı ve kazananlara bir araya gelerek bir konsorsiyum oluşturmaları ve ortak bir plan hazırlamaları teklif edildi.
Fakat sonrasında merkezi hükümetten gelen bir emirle, belediye bomba niteliğinde bir açıklama yaptı. Oldu bittiye getirilmiş plana göre Yenikapı'da mitingler, gösteriler ve açıkhava etkinlikleri için kullanılmak üzere 270 bin metre kare büyüklüğünde denizin doldurulması ile oluşturulacak bir meydan yaratılacaktı.
Tarihi Yarımada'nın kıyısında bu şekilde dairesel bir büyüme yaratmayı istemek ciddiye alınamayacak kadar budalaca bir istek. Böyle bir şeyi istemenin Sen Nehri'ni düzlemekten veya Colosseum'u futbol stadına çevirmekten bir farkı yok.
Neden birileri Ayasofya ve Sultanahmet Camii gibi şahaserlerlerin yanıbaşında böylesine korkunç büyüklükte, metruk, boş bir alan yaratmak ister ki? Cevabı kimse bilmiyor çünkü Yenikapı için önerilen bu proje Ankara'da kapalı kapılar arkasında, kamunun bilgisi dışında tezgahlandı.
Makul olmak için fazla bayat olan bir açıklama şu şekilde, İstanbul çevresinde devam eden çok sayıdaki kazı ve tünel çalışmasını sürdüren müteahhitlerin molozları boşaltmak için boş bir alana ihtiyaçları var.
Bİr diğer açıklama ise projenin bir güç gösterisi, Erdoğan hükümetinin İstanbul'da kalıcı ve görünür bir işaret bırakmak için son teşebbüsü olduğu şeklinde. Yapılıyor çünkü yapılabilir.

 Kaynak: ARKİTERA, 25.07.2012
Yazının orjinal metni için lütfen tıklayın

20 Temmuz 2012 Cuma

Destroying Istanbul

ISTANBUL — Here’s a bit of hyperbole I’m prepared to defend: the Yenikapi district of Istanbul, located along the Sea of Marmara, is one of the most important historical sites on earth. In 2004 excavations for a major subway station uncovered the harbor of Byzantium and a treasure trove of objects, including 36 boats. The ships’ cargo alone offered a unique guide to medieval life around the Mediterranean Sea.
“Our generation’s discovery of the pyramids” is how the Harvard University history professor Michael McCormick once described the finds to me. The same excavations also uncovered 8,000-year-old human remains from the Late Neolithic period — evidence that the area was inhabited even before the Bosphorus Strait was formed, dividing the land into what we now call Europe and Asia.
Now here’s a bit of hyperbole I wish I didn’t have to defend: the damage now being done to Istanbul rivals the damage done to Constantinople by the Fourth Crusade. The so-called Latin invaders of 1202 looted Byzantium in the name of religion; today the city is being pillaged in the name of progress and profit.

I should temper my criticism. Like many great cities, Istanbul faces the challenge of squeezing the vast infrastructural requirements of a modern metropolis into the narrow alleys of its ancient past. To their credit, after the finds of 2004, city authorities made the painful decision of delaying the construction of a much-needed metro system to allow archaeologists to conduct excavations first.
And again, to its credit, in 2010 the municipal government organized an international competition for the redevelopment of Yenikapi with a view to building not only a new subway station and tunnel but also archaeological parks that would showcase what for millennia had laid buried under the city. A three-way tie was declared in mid-April, and the co-winners, all well-known international architecture consortia, were asked to put their heads together and come up with a joint plan.
But then, on orders from the central government, the municipality dropped a bomb: it announced as a fait accompli a plan to fill in about 2.8 square miles of the waters off Yenikapi to create an assembly ground for political rallies and outdoor fairs. This vast space will be big enough to accommodate 800,000 people, perhaps even one million.
Wanting to add some bulbous growth to the side of the peninsula of Istanbul is a folly so grand it’s hard to take seriously. It’s like wanting to straighten the Seine or turn the Colosseum into a football stadium.

Why would anyone contemplate building a monstrous wasteland within hailing distance of masterworks like Hagia Sofia or the Blue Mosque? No one really knows the answer because the Yenikapi project was cooked up in some backroom in Ankara without a shred of public consultation (let alone an environmental impact study).
One explanation, so banal as to be plausible, is that there is so much digging and tunneling going on around Istanbul that contractors need somewhere to dump the debris.
Another explanation is that the project is a display of rank power — the Erdogan government’s latest attempt to leave a visible mark on Istanbul. It is doing it because it can.


Andrew Finkel has been a foreign correspondent in Istanbul for over 20 years, as well as a columnist for Turkish-language newspapers. He is the author of the book “Turkey: What Everyone Needs to Know.”

Kaynak: International Herald Tribune Global Opinion - By ANDREW FINKEL, July 20, 2012

Yazının Türkçe Haberi için lütfen tıklayın

15 Temmuz 2012 Pazar

Dünyanın 1 numaralı sörf merkezinin de içine ettik cümlemize hayırlı olsun

Boyu geçmeyen denizi ile dünyanın bir numaralı rüzgar sörfü eğitim alanlarından Çeşme Alaçatı, Port Alaçatı projesi ile sörf yapılamaz hale getirdi. İşte Vatan'dan Ercan İnan'ın haberi...

Çeşme Alaçatı, konumu, boyu geçmeyen denizi ile dünyanın bir numaralı rüzgar sörfü eğitim alanıydı. Port Alaçatı projesi malesef bu doğa harikası koyu, yavaş yavaş sörf yapılamaz hale getirdi. Aralarında Çağla Kubat, Bora Kozanoğlu gibi medyatik sörfçülerin de bulunduğu Alaçatı aşıkları, Valiliğe bir dilekçe ile başvurdular ve etap etap ilerleyerek koyun rüzgarını allak bullak eden Port Alaçatı projesini şikayet ettiler.
Proje dışarıdan bakınca nefis. Rengarenk evler, evlerin içine kadar girmiş su kanalları ve evin önüne bağlanan tekneler harika bir görüntü veriyor. Ancak gel gör ki bu proje, dünyanın bir numaralı sörf eğitim merkezi olan Alaçatı Koyu’nu perişan etmiş vaziyette.
Sörfçüler üzgün. Üzgün olmakla birlikte kızgın da. Aralarında Çağla Kubat ve Bora Kozanoğlu gibi sörf hocalarının da bulunduğu Alaçatı aşıkları durumu Valiliğe bir dilekçe ile aktardılar, Port Alaçatı inşaatını yapan gruptan şikayetçi oldular.
Bel fıtığı yüzünden çok sevdiğim rüzgar sörfünden uzun süredir uzağım. Ancak yolum ne zaman Çeşme’ye düşse Alaçatı’ya gider uzaktan da olsa denizin üzerinde kelebek gibi uçuşan sörfçüleri izlemekten ayrı bir keyif alırım. Uzun yıllardır arkadaşlık yaptığım sörf okulu sahibi usta sörfçüler de var aralarında. Geçen hafta yolum yine Çeşme’ye düştüğünde Alaçatı’ya uğradım. Sörfçüleri çok kızgın gördüm. Kızgınlıklarının sebebi Port Alaçatı projesi. Dünyanın belki de bir numaralı sörf eğitim merkezi olan koyun artık eski değerinde olmayacağını düşünüyorlar. Rüzgarın kesildiğini, Port Alaçatı’nın marinasına giren çıkan teknelerin de sörfçüler için büyük bir tehlike yarattığını söylüyorlar. Port Alaçatı’nın imar planlarına uymayan genişlemesi de ayrı bir sıkıntı noktası...
Valiliğe şikayet dilekçesi sunmuşlar. Dilekçenin altından Alaçatı’da sörf eğitimi veren 8 okulun yöneticisinin imzası var. Etap etap ilerleyen projenin durdurulmasını istiyorlar. Pek ümitli değiller ancak ellerinden geldiği kadar seslerini duyurmaya kararlılar.
Valiliğe sunulan dilekçede özetle şu noktalara dikkat çekmişler:
- Rüzgarın estiği yönde yapılan konutlar, rüzgarın kalitesini bozdu.
- Girdaplar oluşturmaya başladı ve sörfçülerin tut-bırak dediği bir anafora neden oluyor. Yani rüzgar sizi bir itiyor sonra bırakıyor. Bu da sörfçülerin en istemediği durum.
- Marinadaki tekneler, sörfçüler için tehlike arzediyor.
- Tekneler için şamandıralardan bir yol yapıldı ancak pek çok tekne kurallara uymuyor ve sörfçülerin arasına dalıyor.
- Bu da sörf eğitimi için çocuklarını getiren velilerde tedirginlik yaratıyor. Bu yüzden eğitim verilen çocuk sayısı son 2 senede düştü. Tabii okulların ciroları da...
- Port Alaçatı projesinde olmayan inşaatlar yapılıyor. Örneğin marinanın dibine deniz doldurularak 2 bin metrekarelik alanda Supper Club açıldı. Oysa bu nokta tam da sörf eğitiminin başladığı okulların bulunduğu yerdeydi. Şimdi burada neredeyse 24 saat çılgınca bir müzik var. (Bu arada sörfçüler Supper Club’dan nefret ediyor. Aralarında haberleşiyorlar ve kesinlikle buraya gitmeyip protesto ediyorlar)
Dediğim gibi bu projeye bütün sörfçüler karşı. Tüm okulların yöneticileri imza attı. Pardon tümü değil, bir okulun yöneticisi imza atmadı. O da son 2 yıldır bölgede sörf okulu olan Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç’ın oğlu Burak Kılıç. O işlerinden memnun. Ancak sorarsanız okul onun değil, o sadece sörf okulunda çalışan maaşlı bir eleman...
Üzerinden şaibe hiç eksilmeyen proje
Gelelim Port Alaçatı projesine... Dediğim gibi dışarıdan bakınca muazzam bir proje. İnsanın hayran olmaması elde değil. Cebinde parası olan herkesin burada bir ev hayali kurması doğal. Ancak keşke dünyanın bir numaralı sörf merkezini yok edecek bir genişleme içinde olmasaydı.
Port Alaçatı projesi ile ilgili dedikodular da bitmiyor. Başta Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç olmak üzere pek çok kişi bu projenin de içinde olduğu bazı usulsüzlüklerden dolayı yargılandı hatta hapse bile girip çıktı.
İddialar bir değil iki değil.
Port Alaçatı projesinde Belediye’nin de küçük bir payının olması, burada ortaya bir rant çıkarılmasını da beraberinde getiriyor. Şu ana kadar yaratılan rantın 35 milyon euro’dan fazla olduğu söyleniyor.
Öncelikle usulsüzlükler kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlenmesi ile başladı. Koyun şekline göre öyle bir kıyı kenar çizildi ki, bu işten anlayanlara ‘Pes’ dedirtiyor.
SİT koruma alanlarında usulsüzlük dedikoduları almış başını gitmiş vaziyette.
Yargı makamlarına ihbarda bulunuyorum. Lütfen bu projede evi olan SİT üyesinin ve Vali Yardımcısı’nı araştırın. Burada metrekare fiyatları 4 bin 5 bin euro’dan başlıyor.
500-700 bin euro’luk evlerin sahipleri araştırılsın. Hangi SİT Kurulu üyesinin ağabeyinin üzerine bir ev var ona da bakılsın...
Öyle bir proje ki ucu bucağı yok. Alaçatı Turizm Merkezi Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı yapılmış ancak korumaya değil, yayılıp koyu öldürmeye odaklı.
Eğer bölgede arazi sahibiyseniz ve arsanızı bu projeye dahil etmiyorsanız, araziyi kullanma hakkını elinizden alabiliyorlar. Zorluk çıkaranlara ise Belediye’nin her türlü silahı ile saldırıyorlar. Projenin içinde bir balıkçı barınağı kalmıştı. Bunu da marinaya dahil etmek istediler. Kooperatif başkanı direniyordu, koltuğundan oldu...
Burası dünyanın ilk üçünde filan değil, iddia ediyorum bir numaralı sörf merkezi
- Neden mi?
Herşeyden önce istisnasız yılın 365 günü rüzgar var. İkincisi deniz derin değil. Özellikle sörf eğitiminde suyun derinliği önemli. Sörften düşseniz de kuma basıyorsunuz. Bu özellikle çocuklarına sörf eğitimi aldıran veliler için müthiş bir güvence. Ayrıca o kadar korunaklı bir koy ki, baktığınızda karayı görmek de öğrencilere ayrı bir güven sağlıyor. ‘Rüzgar alıp beni açığa götürecek’ tedirginliği yaşamayınca tüm konsantrasyonunuzu eğitime verebiliyorsunuz...
Valiliğe şikayet dilekçesi yazan okul yöneticileri arasında Çağla Kubat ve Bora Kozanoğlu da bulunuyor...
Sörf cenneti cehennem oldu
Bu fotoğraflar bir zamanlar Paradise yani Cennet olarak tanımlanan Alaçatı Koyu’nun ne hale geldiğini en güzel şekilde ortaya koyuyor.
Marina’nın mendireği, sörf yapılan koya hançer gibi girmiş vaziyette. Sözkonusu mendireğin ucu (Yuvarlak içine alınan kısım) sörf okullarının olduğu bölgeyi iyice daralttı. Sadece 500 metrelik bir kıyı boyunca sörf yapılır oldu. Bu da yetmezmiş gibi mendireğin ucuna deniz doldurularak Supper Club inşa edildi. Projede olmayan bu bölüme kimin nasıl izin verdiği bilinmiyor...

Kaynak: Hürriyet, 15.07.2012