28 Nisan 2012 Cumartesi

Özgürlük, emek ister, sorumluluk ister, savaşmak ister

Özgürlük, emek ister, sorumluluk ister, savaşmak ister.

Tıpkı Richard Bach’ın Martı’sı Jonathan gibi uçmayı (özgürlüğü) öğrenmeyi, uçmaya yeni boyutlar katmayı, yeni ufuklar keşfetmeyi ve öğrendiklerimizi öğretmeyi, öğrendikçe özgürlük ala­nımızın genişlediğini yeni dünyalara yelken açabildiğimizi göreceğiz.

Hukuk ve özgürlük evrensel değerlerdir. Bu değerler hepimizin bildiği gibi 20. yüzyılda tota­liter rejimlerin büyük saldırısıyla karşılaştı. Çok büyük acılar, kıyımlar yaşandı. Ancak; bu rejimler ve liderleri bugün nefretle anılıyorlar ve insanlık düşmanları olarak insanlar var oldukça anılacaklar.

Yaşadığımız yüzyılda da etnik, dinsel ya da milliyetçi bir temele dayanan hareketler bu de­mokratik hukuk ve özgürlük değerlerini yeniden tehlikeye atıyorlar.

Totaliter yönetimler, ayrım gözetmeden toplumun tüm kesimlerini, eğitimi, basını, özel ku­ruluşları, sivil toplum örgütlerini, kişinin özel yaşamını denetim altına almayı amaçlar. Aile bağları, ana-baba-oğul ilişkileri, dini inanışlar, her şey totaliter yönetimin gözetimi ve yönlendirilmesi altına girer. Propagandalardan kaçıp kurtulmak mümkün değildir.Her an, her yerde “abiniz” sizi gözetle­mektedir.

Amaç, toplumda bir korku, bir kuşku havası yaratmak, insanları sindirmektir. Ele geçirilmiş olan erkin ve yetkinin kötüye kullanılması ve korkunç, ezici bir güce dönüştürülmesi söz konusudur.

Tarihin hiçbir döneminde başarılı olamayan bu tür yönetimler hüsrana uğrayacaklardır. Hiç kuşkusuz bu türden haksız, hukuksuz, adaletsiz, ahlak dışı uygulamalara imza atanların kendi öz evlatları bir gün yüzlerine tükürecekler.

Dünyanın ekolojik dengesi hızla bozuluyor. Yani eko­lojik bunalım kapımızda. 1948 İnsan Hakları Evrensel Be­yannamesinden başlayarak birçok uluslararası sözleşme, şart ve senet, bu belgelere imza atan devletlerin, çevreyi bir insan hakkı olarak algılamakta görüş birliği içinde olduklarını ortaya koymuştur.

Ülkemizde çağa uymayan ekonomik ve kalkınma mo­delleri, ekolojik değerleri önemli ölçüde göz ardı etmekte ve önemsememektedirler.

Modern mimarlığın öncülerinden, aynı zamanda büyük şehirci Le Corbusier, geleceğin kentlerinin bir “Ahtapot” gibi genişleyeceğini söylüyor. Kaçınılmaz sonun gökdelen, çelik ve güçlendirilmiş beton olduğunu belirtiyor ve ekliyor. Hücreler (Konutlar) yirmi, kırk, altmış katlı ya­pılara sokulacak oysa ortalama boyu 1.70 m olan insan böyle bir kente alışmakta zorluk çekecektir. İnsanlar kent arasında denge kurulması gerekmektedir.

Ülkemizde bazı çevreler için emek her zaman zahmetli bir uğraş olmuştur. Bu çevreler kent­leri ve kent topraklarını babalarının malı gibi görürler. Kent ve kentli hakları umurlarında değildir. Yeter ki istedikleri gibi planlasınlar, istedikleri gibi talan etsinler.

Bilimsel ve teknik gerekçeler ileri sürerek kendilerini eleştiren demokratik kitle örgütlerini emir ve kumandaları altındaki basın ve yayın araçlarıyla “İstemezükçü” ilan ederler.

Bundan böyle biz de onlara “İSTERÜKÇÜLER” diyeceğiz.

Biliyorsunuz kent ileri gelenleri EXPO 2020 için İzmir’in aday kent olmasına uğraş veriyor. Hükümet de bu girişimi destekler görünüyor. Buraya ka­dar her şey normal.

Ancak; öteden beri “İSTERÜKÇÜLER” EXPO olacaksa İnciraltı’nda olmalı ve İnciraltı imara açılmalı diyorlar.

Elbette imarsız hiçbir kent parçası kalmamalı. Ama “İSTERÜKÇÜLERİN” kastettikleri planlama, plan­lama ilkeleri ve şehircilik ilkelerine uyuyor mu? Ekolojik dengeleri koruyor mu? Le Corbusier’nin dediği gibi in­sanla kent arasındaki dengeleri gözetiyor mu ?

Uzman Odalarımız böyle olmadığını söylüyor.

Expo’nun alınabilmesini İnciraltı’nın istedikleri şekilde planlanmasına indirgeyen çevrelere şunu da hatır­latmak gerekiyor.

Bu güne kadar EXPO yapılan dünya kentlerinde fuar alanı olarak o kentlerin eskiyen, çöküntülü alanları seçilerek, o alanların ayağa kaldırılması gerçekleştirilmiş­tir.

Burada ayağa kaldırılmak istenen İnciraltı’nda gerçek sahiplerinden ele geçirilen arsalar olmasın?

HKMO İzmir Şube Başkanı: S. Selçuk SAVCI

Kaynak: Harita veKadastro Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Bülteni, Ocak/Nisan 2012 Yıl:21 Sayı:91

Hiç yorum yok: