29 Temmuz 2010 Perşembe

Biraz da Sağlık... Yaşlandıran Besinler!

Cildinizin erken kırışmasına ve nemini kaybetmesine neden olan asitli besinlerden uzak durun...

Şeker: Cilt elastikiyetini azalttığı gibi proteinlerin de yok olmasına neden olan şekerden mümkün olduğunca uzak durun.

Kahve: Kafein; laksatif etkisi nedeniyle sindirime iyi gelse de, diğer yandan aşırı asit üreterek mideye zarar veriyor. Mide rahatsızlıkları ise tenin matlığını ve ışıltısını kaybetmesine neden oluyor. Dr. Jeannette Graf işte bu nedenle günde iki bardak kahveden fazla tüketilmemesini ve mümkünse organik kahve ya da double espresso tercih edilmesini öneriyor.

Alkol: Günde iki kadeh alkollü içki içebilirsiniz, ancak sonrasında soğuk ya da sıcak limonlu su içmeye özen gösterin. Böylece alkol vücudunuza dağılmadan, alkalin ile etkisini azaltabilirsiniz.

Gazlı içecekler: Bir kutu Cola içerisinde çeşitli asitler üreten içeriklerle birlikte, 50 mg. fosforik asit de bulunduruyor. Fosfor ne yazık ki kalsiyum deposu besinlerin yapıcı etkisini yok ediyor. Bu nedenle ciltte lekeler meydana gelirken, kemiklerde ise erime gözleniyor.

İşlenmiş karbonhidrat: İşlenmiş karbonhidratlı besinler ihtiva eden bir beslenme alışkanlığınız varsa, kan şekeriniz sık sık artabilir ve ishal şikâyeti ile doktora başvurabilirsiniz ki her iki rahatsızlık da cilt sağlığınızı olumsuz yönde etkileyecektir.

 
Kaynak: http://www.kamusagligi.com/Yaslandiran-Besinler_2_7858.htm

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Kimler nerede ev aldı?

Türkiye'de yabancıya gayrimenkul satışının önünde bir dizi engel bulunurken, Türk zenginleri birbiri ardına ABD'de de ev ve arsa alıyor

Türklerin ABD'de ev almalarında mortgage kriziyle bankaların ellerindeki konut stokunun artması ve emlak fiyatlarının yüzde 70'lere varan düzeyde gerilemiş olması da etkili oluyor. Yabancı uyruklu bir kişinin Türkiye'de ev almak istediğinde bürokratik işlemlerle boğuşması ve Genelkurmay onayından geçmesi gerekiyor. Bir Türk vatandaşının ABD'de de ev sahibi olabilmesi için ise sadece ve sadece parasının olması yeterli.

Emlak Danışmanlık Şirketi Golden Royale Brokerı Korhan Kongaz, ABD'de mortgage krizinden dolayı bankaların elerindeki konut stokunun çok arttığını belirterek, ABD'de hemen hemen her bölgede 15 bin dolara dahi konut almanın mümkün hale geldiğini kaydetti. Kongaz, ABD'de konut kadar arsa fiyatlarınında gerilediğini belirterek, arsa yatırımlarının cazip hale geldiğini anlattı. Türk vatandaşlarının ABD'de emlak edinmeleriyle ilgili herhangi bir kısıtlama bulunmadığına değinen Kongaz, "ABD'de ev ya da arsa almak için sadece ve sadece paranızın olması gerekiyor. Ancak peşin paranız versa ABD'de bir emlak sahibi olabilirsiniz. Çünkü artık mortgage kredisi alabilmek neredeyse imkânsız" diye konuştu.

Demir Sabancı Manhattan'da 4 katlı bina aldı

SON olarak ABD'de ev alanlar listesine Türkiye'den iki isim daha katıldı. Ciner Grubu'nun sahibi Turgay Ciner Manhattan'da dünyaca ünlü The Plaza Hotel'de ikinci dairesini 10.7 milyon dolara satın alırken, Sabancı Holding'den ayrılarak Sedes Holding'i kuran Demir Sabancı da, Manhattan 64. Cadde'de dört katlı bir binayı 2,9 milyon dolara satın aldı. Geçtiğimiz yıl Gratis markasıyla kişisel bakım ve günlük tüketim ürünleri mağazacılığına giriş yapan Demir Sabancı'nın Manhattan'ın merkezindeki yatırımının satış işlemleri Brown Harris Stevens ile Leslie J. Garfield & Co., Inc emlak şirketlerince yapıldı.

The Marmara New York'ta arsa almıştı

GEÇTİĞİMİZ nisan ayında Türk otel zinciri The Marmara da New York'un Manhattan semtinde arsa alımı gerçekleştirmişti. The Marmara Yönetim Kurulu Üyesi Kağan Gürsel, Manhattan'ın merkezinde Lexington Avenue-Midtown arasında yıkılmak üzere olan 7 küçük binayı satın aldıklarını açıklamıştı. Gürsel kriz nedeniyle ABD'de emak fiyatlarının çok düştüğüne işaret etmiş, daha önce 56 milyon dolar değere sahip olan arsayı 33.9 milyon dolara aldıklarını belirtmişti. Bu arsa üzerine The Marmara 100 milyon dolaralık ikinci otel yatırımını gerçekleştirmeyi planlıyor.

Hangi ünlünün ABD'de evi var

ABD'DE evi bulunan Türk ünlüler arasında Sibel Can, Tarkan, Arto, Demet Akalın, Derya Tuna, Kenan Doğulu, Orhan Pamuk, Perran Kutman, Naciye Koçak, Nedret Taciroğlu, Hasan Kosif, Gökhan Çarmıklı, Engin Yeşil, Ender Mermerci, Aslı Berker, Aylin Benardete, Akın Öngör, Alinur Velidedeoğlu, Aliye Simavi, Mehmet Akli Ilıcak ve Mehmet Öz gibi isimler yer alıyor.


Kaynak: SABAH - Bülent YOLDAŞ / EKONOMİ / 27.07.2010

Türk milyarderlerin Manhattan merakı

Amerika'nın en ünlü şehri New York'un kalbi sayılan Manhattan bölgesi Türk milyarderlerinin yeni gözdesi olmaya başladı.

Enerji, tekstil, turizm ve medya sektörlerinde yatırımları bulunan Ciner Grubu'nun sahibi Turgay Ciner, Manhattan'da dünyaca ünlü The Plaza Hotel'de 10,7 milyon dolara bir daire satın aldı. Ciner daha önce de aynı binada bir başka daire daha almıştı. Sabancı Holding'den ayrılarak Sedes Holding'i kuran Demir Sabancı da Manhattan 64. Cadde'de dört katlı bir binayı 2,9 milyon dolara satın aldı. New York merkezli internet haber sitesi www.turkavenue.com'un haberine göre Ciner'in aldığı daire 259 metrekare büyüklüğünde. Forbes tarafından yayımlanan dünyanın en zenginleri listesinde 937. sırada yer alan Ciner, Habertürk Gazetesi ve Televizyonu'nun yanı sıra New York Belediye Başkanı Mike Bloomberg'in sahibi olduğu Bloomberg TV'nin Türkiye hakları sahibi. Ciner'in servetinin 1 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor.

New York Belediyesi kayıtlarında 3 yatak odalı olarak yenilenen evin, 22 Eylül 2009'da satış işleminin tamamlandığı görülüyor. Daire, Bathurst Properties LLC tarafından 14,2 milyon dolara satın alındıktan bir hafta sonra Mart 2008'de 20,7 milyon dolardan satışa çıkarılmıştı. Ancak müşteri çıkmayınca dairenin fiyatı indirildi ve Ciner daireyi 10,7 milyon dolara aldı. Turgay Ciner, aynı binanın 17. katındaki 200 metrekarelik ilk dairesini ise 9,1 milyon dolara Ocak 2008'de satın almıştı. Ciner Grubu'nun bünyesinde Ciner Enerji ve Madencilik Grubu, Ciner Medya Grubu ve Ciner Ticaret, Sanayi ve Hizmet Grubu adı altında 3 grup ve çeşitli şirketleri ile faaliyetlerini sürdürüyor.

Sabancı Holding'den ayrılarak Sedes Holding'i kuran Demir Sabancı ise Manhattan 64. Cadde'de dört katlı bir bina satın aldı. Geçen yıl Gratis markasıyla kişisel bakım ve günlük tüketim ürünleri mağazacılığına giren Sabancı'nın Manhattan'daki yatırımının satış işlemleri Brown Harris Stevens ile Leslie J. Garfield & Co., Inc emlak şirketlerince yapıldı. New York Belediyesi kayıtlarında binanın 2008 sonu itibarıyla değerinin 2,9 milyon dolar olduğu bilgisine yer verilirken, yine aynı kayıtlarda Demir Sabancı tarafından Temmuz 2009'da kurulan Sedesco, Inc şirketinin merkezi yeni alınan bina olarak görülüyor. Bina, New York Observer dergisine ortak olarak dikkatleri çeken ve emlak yatırımları ile tanınan Kushner ailesine aitti. Son olarak giriş katında geçen yıl kapanan La Houppa Ristorante isminde bir İtalyan restoranı, üçüncü katında da Mete Türkmen'e ait güzellik salonu bulunuyordu. Sedes Holding çatısı altında Gratis'in yanı sıra ElectroWorld, Sedes Sigorta, Odesa Polimer, Demas International ve Döysa Air gibi şirketler bulunuyor.

 
Kaynak: ZAMAN - 27 Temmuz 2010, Salı

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Dubai'nin Döner Kulesi Da Vinci Dönemedi

En geç Haziran 2010'da bitirilmesi planlanan Dubai'nin ilk döner binası Da Vinci Tower halen tamamlanamadı. Mimariye yeni bir tarz getiren binanın tamamlanacağı gün sabırsızlıkla bekleniyor. 330 milyon Amerikan dolarına mal olması beklenen 313 metrelik dev bina etrafında 360 derece dönebilecek. Dönme işlemi 90 dakikada tamamlanacak.

77 rüzgar türbiniyle enerji ihtiyacını karşılayacak olan binada ayrıca güneş panelleri gibi ek doğal enerji kaynaklarından da yararlanılacak. Üretilen enerjinin toplam Da Vinci kulesinin tamamının enerjisini karşılaması bekleniyor.

12 Türk'ün de talip olduğu daireler büyük ilgi görüyor. Planlarını David Fischer'in yaptığı 68 katlı kulenin daireleri de bir nevi saray özelliği taşıyor.

Tek bir dairenin fiyatının 36 milyon dolar olması bekleniyor.

 
Kaynak: CNN Türk - 22.07.2010 18:00:27

DOĞUŞ, İKİNCİ MARİNAYI YAPACAK

Hırvatistan'ın Dalmaçya kıyılarında geçen yıl ABD ve Hırvat ortaklarıyla faaliyette olan bir marinayı alarak geliştiren ve işletmesini üstlenen D Marin, bu bölgede ikinci marinasını yapmaya hazırlanıyor. D Marin Marinalar Koordinatörü Ali Erkan Bezirgan, 'Hem yurtiçinde hem yurtdışındaki arayışlarımız sürüyor. Hırvatistan bizim için önemli bir durak. Gerekli görüşmeler sonuçlandı ve birkaç ay içinde yapım aşamasına gelmiş olacağız' dedi.

GÖCEK BİR AY SONRA

Yaklaşık bir yıldır Metin Kalkavan'ın sahibi olduğu Turkon Holding bünyesindeki Göcek Port adlı marina ile Marmaris'teki Select Maris Otel'in devrinde de son aşamaya gelindiği söyleyen Bezirgan, Göcek'teki marinanın 375 deniz, 160 kara bağlama kapasitesi olduğunu belirtti. Bu marina ile birlikte D Marin, kapasitesini 2 bin 835'e çıkarmış olacak. Marmaris Select Maris Otel'in devriyle de Doğuş Grubu'nun sahip olduğu otel ve tatil köylerinin sayısı 8'e, toplam yatak kapasitesi ise 5 bin 150'ye ulaşacak.

KRİZ TÜRKLERE YARADI

Türkiye'de son yıllarda denizciliğe olan ilginin arttığını belirten Bezirgan, 'Krizde Avrupa'da hem yeni hem de ikinci el tekne fiyatlarında düşüşler oldu. Türkler de bu fırsatı iyi değerlendirdi ve tekne sahipliği arttı. Eskiden marinalardaki teknelerin önemli bir bölümü yabancı bayraklıydı şimdi yüzde 60'ı Türk bayrağı taşıyor' dedi. Buna karşın Türkiye'deki marina sayısının çok yetersiz olduğunu belirten Bezirgan, 'Şu anda 38 marina ve kapasitesi 15 bin civarında. Oysa Türkiye kıyılarını ziyaret eden tekne sayısı 100 bini aşmış durumda. Yeni yatırımların yapılması gerekiyor ancak izin almak çok zor' dedi. Türkiye'de bir marina yapmak için izin alma sürecinin 5 yılı bulduğunu belirten Bezirgan '10'u aşkın bakanlık ve kurumdan izin almak gerekiyor, özel sektör için bu çok uzun bir süre. Her şeyin hızla değiştiği günümüzde sadece izin için bu kadar süre beklemek ve çaba sarfetmek gerekiyor, bu da yatırımların önünü kesiyor' dedi.

BİR YATÇI 30 TURİSTE BEDEL

Yapılan araştırmaların yat turizmi için gelen bir kişinin yaptığı harcamanın 30 kara turistine bedel olduğuna dikkat çeken Bezirgan, 'Yatçılık gelir düzeyi yüksek insanlara hitap ediyor. Marinaya gelen bir turistin harcadığı para 30 kara turisti kadar. Daha çok alışveriş yapıyor, araç kiralıyor, rehber tutuyor, daha lüks yerlerde yemek yiyor; dolayısıyla bıraktığı paranın miktarı da artıyor. Dolayısıyla bu kesimi ülkemize çekmeliyiz. Ancak bu da her koya marina yapmak şeklinde olmamalı, marinalar yerleşimin olduğu yerlere yapılmalı. Bir master plan hazırlanmalı ve bakir koylar korunmalı aksi durumda yatların gezeceği koy kalmayacak' dedi.

Kaynak: http://www.1insaat.com/tribe/textdetail/id/57064

İzmir'den Brezilya'ya çimento


HC Trading ve Batıçim 160 bin ton çimento ihraç edecekler.






İSTANBUL - HeidelbergCement Trading (HC Trading) ve Batı Anadolu Çimento Sanayi (Batıçim), İzmir'de üretilen 160 bin ton çimentoyu Brezilya ve Afrika'ya ihraç etmek için anlaşma imzaladı.

HC Trading ve Batıçim ortak açıklamasında, Türkiye'den Brezilya'ya "ilk" kez bu kadar büyük miktarda ihracat yapılmasının, sadece İzmir için değil, Türkiye ekonomisi için de büyük önem taşıdığı belirtildi.

2009 yılı kayıtlarına göre 20,5 milyon ton çimento ihracı yapan Türkiye'nin, deniz yolu ile yaptığı ihracatın önemli kısmını HC Trading'in yaptığı, Batıçim ile HC Trading'in önümüzdeki yıllarda dış pazarlarda daha fazla işbirliği yapmayı planladığı kaydedildi.

Söz konusu sevkıyatın 2 ayda tamamlanmasının ve 160 bin ton çimentonun yaklaşık 40 bin tonluk gemilerle, İzmir'den dağıtılmasının öngörüldüğü bildirildi.

 
Kaynak: Dünya Gazetesi - 22.07.2010 - 14:05

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Çeşme Marina harika, Alaçatı ise Kabus!

Çeşme Marina harika, Alaçatı ise kâbus! Fredy Şloser

Taraf gazetesinde bir yazı çıktı sizlere kendimce ekler yaparak aktarmakta fayda görüyorum.

15 yıldır Alaçatı’da oturan Çeşme ve Alaçatı aşıklısı, doğa dostu bir İzmir’liyim.

“İnanmayın Alaçatı’nın bozulmadığına, özgünlüğünü koruduğuna filan, onlar promosyon yazıları.. hani bazı yazarlar davet edilir, ağırlanır önce, ağırlananlar da dönüşlerinde davet edenleri ağırlarlar ya, o hesap.. yoksa Alaçatı bir kâbus artık!

Her şeyden önce bir görüntü kirliliği var! Bana göre muhteşem bir kitsch olma yolunda hızla ilerliyor.

Tabela, ilan, rastgele mal teşhiri, butiklerin dışında sallanan çantalar, kapı tokmakları, sabunlar, oburca yol işgali; daracık sokakta masalar, sandalyeler... o güzelim taş evlerin altları oyulup oyulup bar, restoran, kafe.. o da değilse takı, ayakkabı, butik olmuş. (Ayrıca tek bir kişinin bile başını kaldırıp da, taş evlerin mimarisini izlediğini görmedim ben; çoğunluk, nerede yürüdüğünü fark edemeden yürüyor çünkü.) Kemalpaşa Caddesi, Bodrum’un Barlar Sokağı’na dönmüş. Çeşme ve Alaçatı sahilinin o meşhur rüzgârlarını hissetmek ne mümkün daracık piyasa caddesinde.. kesif bir insan kokusu hâkim, terle karışık parfüm buharları.. atmosferi yırtıp çıkmak istiyorum!

Alaçatı Port projesi resmen Alaçatı’nın idam fermanı olmuştur.

Dünyaca ünlü bir Windsurf koyunda bu projeyi uygulayabilecek zihniyetler olduğuna halen inanamıyorum. Rant olunca inanmak gerektiğini şimdi anlıyorum!

Belediye dahi Alaçatı’ya göstermediği ilgiyi ne yazıkki Alaçatı Port’a göstermektedir.

Alaçatı’nın o özgün Ege köyü havası hak ile yeksan olmuş; orası sadece bir tüketim mahallesi artık, eh bir de boy gösterme caddesi tabii.

Başlangıçta Alaçatı’yla ilgili niyetler iyiydi muhakkak.

Ama iyi niyetlerle iyi eserler verilemiyor işte her zaman!

Bakınca herkes de memnun görünüyor halinden ya.. o da bir ayrı şaşırtıcı husus. Kahveler tıklım tıklım.. o kadar dar ve kalabalık bir sokakta oturup yemek yemenin, kahve içmenin nesi zevkli ben çıkaramadım.. gerçi pek insan canlısı olduğum söylenemez ama.. bu kadarı da, benim diyen insan arsızı için bile fazla bence.

Alaçatı, Ege’nin İyonya bölgesinde kurulmuş eski bir Rum köyü aslında. Orijinal adının Agrilia olduğu söyleniyor. Ne var ki bugün o eski kültüründen –taş evler hariç- doğru dürüst bir şey kalmamış pek. İnsanın eski kültürleri hatırlatan neredeyse hiçbir objeyle (imitasyon, reprodüksiyon..) karşılaşmaması, Agrilia hatırası olarak hediyelik eşyaya bile rastlamaması, bu kültürün tarafımızdan nasıl unutturulduğunu da gösteriyor.

Belediye’nin –hiç olmazsa- Alaçatı girişine, Alaçatı tarihiyle ilgili bilgi veren –kolaylıkla görülebilecek bir yere- tarihçe tabelası koyması gerekmez mi? Alaçatı’yı ziyaret eden yerli ya da yabancı turistin bilgi sahibi olarak Alaçatı hakkında fikir üretmesi ve böylece bu çok özel köy ve çevresiyle ilgili sadece tüketici değil, üretici bir nosyon sahibi olması iyi olmaz mıydı?

İnsan, Alaçatı’nın o güzel evlerinin taşlarına sinmiş eski müzikleri duymak istiyor. Bir Alaçatı müzesinde dolaşıp, tarihî güzellikleriyle karşılaşmak istiyor mesela. Ama ortada ne eski müzikler var, ne de bir müze!

Alaçatı’da olması gereken kültür turizmi yerine, şu anda sadece hedonism turizmi var, o da oldukça –şişirilmiş- arabesk rakamlara ve sığ bir kaliteye sahip.

İyi haber ise yeni açılan Çeşme Marina.

Ve Marina’da açılan Monk by Babylon.

Ve Monk by Babylon’da sahneye çıkan Della Miles.

Babylon Alaçatı’yı dört yıl işlettikten sonra, yerlerini kaybeden Babyloncuların, bu sezon Babylon Aya Yorgi ile beraber açtıkları ikinci mekân Monk’ta, sabah erken saatlerden 02:00’ye kadar servis veriliyor. Monk by Babylon’da, yaz boyunca ünlü müzisyenlerin canlı performansları izlenecekmiş. Ben, Della Miles’ı dinledim. Klasik soul ve caz karışımı repertuarıyla unutulmayacak bir küçük konser verdi. Monk by Babylon, sade şıklığı, protokole prim tanımayan tavrı, makul fiyatları, lezzetli yemekleri ve içecekleriyle kaliteli popüler bir müzik kulübü. Aynı zamanda Marina’nın en güzel, en rüzgârlı, en serin ve manzaraya en hâkim noktasında.

Çeşme Marina’ya gelince.. Çeşme’de marinacılık yeni bir kültür kazanmış. Maren kültürüyle, bölgesel kara kültürü mezc olmuş. Genellikle marinalarda rastlanan tek düzelik, mekaniklik, donuk ve soğuk modernite görüntüsü; yerini su ile taşın, tekne ile kıyıdaki dondurmacının, basit ama zevkli masası sandalyesiyle buluştuğu bir uyuma dönüşmüş. Çeşme’ye özgü mimariden ve yapı malzemesinden esinlenerek oluşturulmuş butikler, kafeler, gezinti yolları ve küçük meydanıyla Çeşme Marina, başarılı bir couleur locale imitasyonu özelliğinde; yeni ve modern bir proje olmasına rağmen de kültür vaat eden, bütünüyle tüketici olmayan bir açık proje; Doğu Akdeniz’in, Ege’nin, marinacılıkta örnek alınacak bir işletmesi olacaktır bana göre.”


Kaynak: http://www.yarimada.org/author_article_detail.php?article_id=529

Çeşme ve Bodrum’daki İstanbul mekanları

Babylon, Public, My Pavyon, KafePi ve diğerleri... İstanbul gece hayatına yön veren mekanlar yaz için güneye göçtü. İşletmecilerin baştan aşağı yeniledikleri bu mekanlar, yaz boyunca 30’ar bin konuk hedefliyor...

ÇOK değil 10-15 yıl öncesine kadar yazlık beldeler, büyükler için huzur ve dinlenme, gençler içinse hızlı aşklar ve sıkılma anlamına gelirdi. Hatta milli sörfçümüz Çağla Kubat, bir röportajında “Çeşme’deki 3 aylık tatillerde can sıkıntısından sörfe başladım” demişti...

Tabii bu durum hem Çeşme hem de Bordum için mazide kaldı. Öyle ki her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turisti konuk eden bu iki bölge, son yıllarda eğlencenin başkenti İstanbul’un tahtına en azından yaz aylarında ortak olmuş durumda. Hal böyle olunca, eğlencenin birçok popüler markası da yaz ayları için Bodrum’a ve Çeşme’ye göçer oldu. Sadece Starbucks ya da Kahve Dünyası gibi zincir isimlerden bahsetmiyoruz. İstanbul gece hayatına yön veren birçok önemli gece kulübü, meyhane, şarap evi ve restoran da bu yıl Bodrum ve Çeşme’de müdavimleriyle buluşuyor. Öyle ki listede bu trende start veren Babylon ve Otto’nun yanı sıra Cenk Eren’in My Pavyon’u, Emre Ergani’nin Levendiz Meyhanesi, Sezen Aksu’nun oğlu Mithatcan’ın 11.11’i ve bu yıl Şişhane’yi yerinden oynatan Public gibi onlarca isim yer alıyor.

GÖÇ MODASININ ÖNCÜSÜ BABYLON

Her yıl kışlık mekanından güneye göç edenlerin başında kuşkusuz Babylon var. Bu mekanın yetkililerinden Elif Erdost, “Yaz aylarında müdavimler tatile giderken biz de Babylon’u kapatıyorduk” diye söze başlıyor. Ancak bu durum, 2005 yazında Alaçatı Plajı’nda yapılan “Oldies but Goldies” partisiyle değişmiş. Partiye umulanın çok üstünde katılım olunca, Babylon’un işletmecileri yaz döneminde Çeşme’ye taşınma kararı vermiş.

Alaçatı ile başlayan Babylon’un yazlık operasyonu, şimdi Çeşme’de iki ayrı mekanda devam ediyor. Plaj, aktiviteler, büyük konserler ve partiler, Babylon Aya Yorgi’de gerçekleştiriliyor. Gün batımında akşam yemeği ve akustik müzik dinletileri içinse Çeşme Marina’daki Monk by Babylon tercih ediliyor.

Tabii her şey o kadar güllük gülistanlık değil. Elif Erdost, yazlık beldede bir eğlence mekanı yaratmanın zorluklarına da dikkat çekiyor: “20 dönümlük bir narenciye bahçesini neredeyse sıfırdan ele aldık. Elektrik su tesisatını bile biz kurduk. İstanbul’daki mekanı tüm öğeleriyle Alaçatı’ya taşıdık.”

Kışlık Babylon’daki birçok aktivite artık Çeşme’de de gerçekleştiriliyor. Erdost, bu yaz da konuklara özel partiler ve konserler organize edildiğini belirtiyor. Çeşme Babylon’da yoga, pilates ve beach volley gibi yaza özel aktiviteler de var. Plajda sezon boyu 30-35 bin ziyaretçi ağırlamayı hedefleyen Erdost, konser ve partilere ise yine yaklaşık 40 bin kişinin katılımını öngörüyor.

ŞİŞHANE’NİN GÖZDESİ ÇEŞME SAHİLLERİNDE

Bu yaz için Çeşme’ye taşınan bir diğer ünlü mekan da kış aylarında Şişhane’yi yerinden oynatan Public... Public’in sahibi Ayşe Kucuroğlu, mekanın kış aylarında İstanbul’un gece hayatına yön verdiğini iddia ediyor. Kucuroğlu, “İşte bu rüzgarımızı dindirmeden yazlık bir mekanda olmak istedik. Bunun için zaten aklımızda hep Çeşme vardı” diyor.

Çeşme’nin sofistike, rahat ve hayattan zevk almasını bilen havası Public’i buraya çekmiş. Hemen Beach Lemon Hotel’le bir anlaşma yapılmış ve 3 yıl için otelin önündeki Public Beach Lemon Beach’in işletmesi devralınmış. Ayşe Kucuroğlu, plajın Public tutkunları için baştan aşağı yenilendiğini açıklıyor. Plajın mimari tasarımında ise Rıfat Ergör’ün imzası var.

Public tutkunları için hazırlanan sürprizlere gelince... Kucuroğlu, bu yaz Türkiye’nin başarılı DJ’lerinin tüm yaz boyunca Public Beach’te çalacağını söylüyor. Public’in yemek mönüsü ise genç İtalyan şef Caludio Chinali tarafından hazırlanıyor. Mekanda ayrıca, aromatik masajdan pilatese birçok etkinlik de yer alacak.

Ayşe Kucuroğlu, bu yaz Public Beach’te 30 bin kişiyi ağırlamayı hedefliyor. Plaja girebilmek için otel müşterisi olmak gerekmiyor. Giriş ücreti ise 30 TL.

GENÇLER DE ÇEŞME’DE EĞLENİYOR

Son 6 yıldır İstanbul’daki 6 şubesiyle özellikle gençlerin gözdesi olan KafePi ise bu yaz Çeşme Dalyan’daki Sera Pi-laj’ı bünyesine katmış. 400 kişi kapasiteli plajda KafePi ile özdeşlemiş kokteyl ve lezzetleri tatmak mümkün. KafePi Group Sponsorluk ve Halkla İlişkiler Müdürü Eray Sarıgöl, kış aylarında BronxPi’de gerçekleştirilen birçok parti ve konserin de bu yaz Çeşme Sera Beach’te olacağını söylüyor. Bu arada İzmirli gençler için de ekleyelim: Zincirin 7’nci şubesinin adresi İzmir Kordon.

KafePi’nin yazlık yatırımlarına gelince... “İstanbul’daki şubelerimizdeki mutfak ekibimizden oluşan bir takım kurduk” diyen Sarıgöl, barmen ve garsonları da yine İstanbul ekibinden seçtiklerini söylüyor. Hacettepe Koyu’nun sessizliğini harekete geçirecek plajın restorasyon ve altyapısı için yapılan yatırım 300 bin liraya ulaşmış.

Rumca müziklerin yükseldiği Alaçatı’nın taşlı dar yollarına eklenen bir diğer İstanbul markası da Şarabi. Şarabi’nin sahibi Gökhan Safkan, son 10 yıldır yaz tatillerini Çeşme’de geçirdiğini belirtiyor. Hal böyle olunca markasını da buraya getirmekte tereddüt etmemiş. İstanbul’daki Şarabi mönüsünün Çeşme’ye taşındığını söyleyen Safkan, mönüye yaza uygun lezzetlerin de eklendiğini açıklıyor. Şarabi’nin çalışma ekibinin de İstanbul’dan getirildiğini ekleyelim.

ERGANİ YİNE BODRUM’DA

Açıkça söylemek gerekirse eğlence yatırımcıları için Bodrum bu yaz Çeşme’nin biraz gerisinde kalmışa benziyor. Ancak yine de bu yazın çok konuşulan birkaç yatırımcısına da ev sahipliği yapmayı başarıyor. Bunların başında ise Emre Ergani var. Eğlencenin duayen ismi, markaları için bu yaz da Bodrum’u tercih etmiş. Ergani’nin bu yaz Bardakçı Koyu’nda faaliyete soktuğu Club Virgin Bodrum Otel, kışın gece hayatının sevilen birçok mekanına da ev sahipliği yapıyor. Bunlar arasında Cenk Eren’in My Pavyon’u ve Aysegül İlsever’in işlettiği Levendiz Meyhanesi hemen göze çarpıyor.

Bodrum’un eğlence yatırımları açısından en popüler bölgesi Türkbükü’ndeki Maki Otel’in işletmesi Senem Çapa’ya verilmiş. Otel artık Osmanlı mutfağı ağırlıklı hizmet verecek. Yeme-içme sektörünün bir diğer markası Chocolate da Bodrum Ada Otel’in iskelesindeki yepyeni tarzıyla konuklarını ağırlıyor. Kahvenin ardından lezzetli et yemeği yemek isteyenlerse soluğu Bodrum’daki Günaydın ya da Tike’de alıyor.

Bu yaz kim nereye göçtü?

* Babylon: Kış aylarını Asmalımescit’te geçiren eğlence mekanı, yaz için Çeşme’de iki ayrı şubede faaliyetini sürdürüyor.

* 11:11 Sezen Aksu’nun oğlu Mithatcan’ın Tepebaşı’nda açtığı gece kulübü, bu yaz Alaçatı Makah Beach’te yer alıyor. Yazlık mekanda eğlence daha erken başlıyor ve konuklar yurtdışından gelen DJ’ler eşliğinde eğleniyor.

* Public: Çeşme Ilıca Lemon Hotel’de yer alan Public Beach’te isteyen sahilde pilates yapacak, dileyen DJ eşliğinde dans edecek.

* My Pavyon: Cenk Eren’in Etiler’deki gece kulübü, bu yaz Emre Ergani’nin Bodrum’daki ilk yetişkinlere özel oteli Virgin’de.

* Levendiz Rum Meyhanesi: Kışın Ergani’nin Blackk adlı gece kulübünde yer alan Levendiz Rum Meyhanesi, bu yazı Bodrum Bianca Beach’te geçiriyor. Mekanın işletmesini ise Ayşegül İlsever üstlenmiş.

* KafePi: Gençlerin gözdesi olan mekanın Taksim, Asmalımescit ve Beşiktaş’ta şubeleri bulunuyor. Çeşme’de plaj işletmeciliğine de soyunan grup, son şubesini İzmir Kordon’da açtı.

* Şarabi: Beyoğlu’nun en eski şarap evlerinden Şarabi de bu yıl Çeşme’yi üs belirlemiş.


Kaynak: Melis Tosyalı'nın haberi/Para Dergisi - 23 Temmuz 2010 Cuma 13:30

20 Temmuz 2010 Salı

Kralların arkadaşı satın alacak dağıtım istasyonu arıyor


Lübnan kökenli bir işadamı olan Mehmet Habbab’a göre Türkiye’nin Orta Doğu ve diğer Arap ülkeleriyle ticareti katlanarak artacak

Delta Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Habbab, Arap dünyasındaki yakın dostlukları ile biliniyor. Habbab, İsrail’le sorunun zaman için eski haline döneceğini söylüyor. Habbab’a göre Türk şirketleri ne şu an Ortadoğu ve diğer Arap ülkelerinde bütün kapılar açılmış durumda.

Mehmet Habbab, Ortadoğu ülkeleriyle güçlü ilişkileri olan Lübnan kökenli bir işadamı… Bölgedeki krallarla, işadamlarıyla yakın dostlukları var. Türk Ortadoğu İş Konseyleri Başkanı olan Habbab, geçen hafta gerçekleşen 6. Türk- Arap Ekonomi Forumu nedeniyle birçok dostuyla İstanbul’da görüştü. Türkiye’nin Ortadoğu ile ticaretinin 41 milyar dolara geldiğini belirten Habbab, “İsrail ile sorun olsa da olmasa da Türkiye’nin Arap dünyasıyla ilişkileri gelişecek” diyor.

Ortadoğu’ya eli değen birçok işadamı gibi Mehmet Habbab da ekmeğini petrolden kazanıyor. Mustafa Aşur ile ortak olduğu Delta Petrol’ün, Hatay Dörtyol’da depolama tesisleri bulunuyor. Türkiye’de özel sektöre ait en büyük işlenmiş petrol depolama tesisi olan bu tesisin 650 bin ton kapasitesi var.

2004’te ünlü Amerikan akaryakıt dağıtım markası Gulf’i de Türkiye’ye getiren Habbab’ın ortak olduğu 6 şirket bulunuyor. Bu şirketlerde 1000 kişi çalışıyor. Şirketlerin iş hacmi ise 500 milyon doları buluyor. Delta Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Habbab ile işlerini konuştuk.

6. Türk-Arap Ekonomi Forumu geçen hafta İstanbul’da gerçekleşti. Türkiye’nin Arap dünyası ile ilişkilerinin geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz?

Arap dünyasında herkes Türkiye’ye lider olarak bakıyor. Bu nedenle ticari olarak çok büyük imkanlar var. Bugün Türk firmalarına Ortadoğu’da her kapı açık… Yatırım yapabiliyoruz; Türk malları tercih ediliyor. Turist sayısı artıyor. Ticari olarak son yıllarda Türkiye çok büyük ivme kazandı . Avrupa’da ve Amerika’da ihracatta global kriz nedeniyle kaybettiğimiz ihracatı bu tarafta kazanıyoruz . Ortadoğu ile ticaretimiz 41 milyar dolara geldi. Bunun 14 milyar doları petrol. 1995 senesindeyse ticaretimiz yalnızca 3 milyar dolardı. Bunun da 1.8 milyar doları petrol ticaretiydi.

Peki siz böyle bir gelişim bekliyor muydunuz?

Yok… Bu muazzam bir gelişme… Taahhüt işleri de gelişti. Bizim Ortadoğu’da 55 milyar dolar taahhüt işlerimiz var. Her sene ortalama 15-20 milyar dolar taahhüt işi alıyoruz. Şu anda yatırımlar Doğu’da… Batı’da yatırım yok… Suudi Arabistan gelecek 10 yılda, altyapı ve üst yapı yatırımlarına 100 milyar, Katar ise 80 milyar dolar yatıracak. Türk firmaları buradan pay alabilir.

İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırması, bu ülkeyle ilişkilerimizi nasıl etkiler?

Şu anda iş, çok sıcak… 150 bin İsrailli turistin 100 bini rezervasyonunu iptal ettirmiş. 100 bin de önemli bir rakam. Bence bu olay yatışır… İlişkiler yavaş yavaş eski haline döner. Bugün Arap dünyasında çok daha büyük sermaye sahipleri olduğu için her türlü zararımızı o tarafla telafi edebileceğimize inanıyorum. Tabii ticaret olarak… İsrail ile aramızda sorun olsa da olmasa da Arap ülkeleriyle ticaretimiz artar.

Petrolün varili 73 dolara indi. İki yıl önce 120 dolar civarındaydı. Bu fiyatlar sizi şaşırtıyor mu?

Çok şaşırtıyor. Sanırım bu sene de 70-95 dolar arasında gidip gelecek. Petrolün bugünkü seviyesi ekonomilerin tahammül edebileceği bir seviyedir. Buna karşın tüketim azaldı. Temiz enerjiye kayış var. Biz bile Hatay Dörtyol’daki tanklarımızı solar (güneş) enerjisiyle ısıtacağız. Bu ay sonunda denemeye başlayacağız. Tesisi tamamen solar’a bağlarsak senede bizim için 1 milyon dolara yakın bir tasarruf olur.

Siz rüzgar, güneş gibi alternatif enerji üretimine de girmeyi planlıyor musunuz?

Hele piyasa bir otursun… O kadar çok lisans alındı ki… Onların bir kısmı iş yapamayacak; satacaklar. O zaman girmeyi düşünebiliriz.

Biyodizel işiniz nasıl gidiyor?

Yavaş gidiyor. Halen kanunları bekliyoruz. Avrupa, 2015 senesinde mevcut yakıtların içine yüzde 20 biyodizel karıştırılmasını zorunlu kılacak. Şu anda yüzde 7 karıştırıyor. Türkiye’de ise maksimum yüzde 2. O da mecburi değil… Biz bu işe İzmirli Borova ailesiyle ortak girdik. 30 bin tonluk kapasitemiz var.

Hatay Dörtyol’daki depolama tesislerinizin kapasitesini büyütecek misiniz?

Aslında depolama tesisimizin kapasitesini 1 milyon tona çıkarmak istiyorduk ama dünya krizi bizi çok etkiledi. Ticaret hacmi azaldı. 2007’de dünyada günde 84 milyon varil petrol satılırken, krizde 81 milyon varile düştü. 2007’de yaptığımız 100 milyon dolarlık yatırımla kapasitemizi 650 bin tona çıkarmıştık. Özel sektörde işlenmiş petrol olarak en büyük depolama tesisi bizim. Artık bu yaptığımız yatırımların karşılığını almak istiyoruz. Ceyhan’ın çok büyük bir transit merkezi haline geleceği kesin. Başbakanımız bile artık “Ceyhan bizim Rotterdam’ımız olacak” diyor.

Akaryakıt dağıtımındaki planlarınız nedir?

Biliyorsunuz; Amerika’nın en bilinen markalarından Gulf’ı biz Türkiye’ye getirdik. 2004’te Türkiye’de dağıtım lisansı alan 12’inci firmaydık. Şimdi 53 dağıtım firması oldu. Bu çok doğru bir şey değil. Piyasa bu kadar dağıtım firmasını kaldıramaz, konsolidasyon olacak. Ayrıca intifa haklarının 5 yıla düşmesiyle eylülde piyasada bir çalkalanma olacaktır. Satan satacak; birleşmeler olacak. Gulf istasyonlarının sayısı 120’e ulaştı. Bizim organik olarak yani tek tek istasyon açarak büyümemiz imkansız. Bu yüzden biz de satın almalara ve birleşmelere sıcak bakıyoruz.

Mehmet Habbab’ın ortak olduğu şirketler:

Delta Petrol
Delta Akaryakıt
Mak Transport
Delta Africa (Sudan)
Chanel Energy (Gürcistan)
DB Tarımsal Enerji

Dostlarıyla Türk dizilerini konuşuyor

Mehmet Habbab, dizi seyretmeyi seviyor. Aşk-ı Memnu ve Hanımın Çiftliği bu aralar takip ettiği diziler. Ortadoğu’daki dostlarıyla sohbet kimi zaman dönüp dolaşıp dizi yıldızlarına geliyormuş. Son yıllarda Arap ülkelerinde Türk dizilerine büyük bir ilgi olduğunu belirten Habbab, şöyle konuşuyor:

“ Aşk-ı Memnu’daki çocuğa ( Kıvanç Tatlıtuğ’u kasdediyor) sırf ülkeye girsin-çıksın diye 50 bin dolar veriyorlar. Herkes onları çağırmak istiyor. Bana da bazen “Bir açılış yapalım, oyuncuları çağıralım” diyorlar. Bu iş müthiş bir noktaya geldi.”

Uzun tatil yapmıyor

Habbab ailesi 1800’lerin başında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içindeyken Lübnan’a göç etmiş, 1960’larda Türkiye’ye geri dönmüş. Pennsylvania Üniversitesi'nde ekonomi eğitimi gören Mehmet Habbab, dünyanın en önemli finans okullarından Wharton School of Business'da MBA yaptı. Mehmet Habbab’ın Ortadoğu’daki dostluklarının bir kısmı da okul yıllarına dayanıyor. Mehmet Habbab, iş hayatına Konica, Minolta gibi teknoloji ürünlerinin Türkiye temsilciliğini alarak girdi. 1980’da petrol işine girip Delta Petrol’ü kurdu. Mehmet Habbab, çok çalışan az tatil yapan işadamlarından… Daha doğrusu uzun tatiller ona göre değil. “En iyi yat, dostlarımın yatı” diyen Habbab, bu sene dostlarıyla 2-3 günlük Bodrum ve Göçek tatili yaptığını söylüyor.


Kaynak: Rahime Baş Uçar'ın röportajı/Para Dergisi

19 Temmuz 2010 Pazartesi

Dilek Sabancı gayrimenkule iddialı girdi!


Dilek Sabancı'nın gündemindeki iki önemli proje Alaçatı'da resort otel ve İstinye'de Lüks konut yapmak...

Sakıp Sabancı'nın kızı Dilek Sabancı, turizmin ardından "Dilek Gayrimenkul Yatırım ve Turizm AŞ" ile gayrimenkule de girdi. Annesi Türkan Sabanci ile kardeşi Sevil Sabancı'nın da ortak olduğu Dilek AŞ, İstanbul'un birçok noktasında lüks konut ve residance projesine imza atmaya hazırlanıyor, Sabancı'nın gündemindeki iki önemli proje Alaçatı'da resort otel ve İstinye'de Lüks konut yapmak.

Babası merhum Sakıp Sabancı'nın "Kızım seyahat etmeyi seviyor" diyerek kurduğu tuirizm şirketi Vista'yi alanında lider yapan Dilek Sabancı, şimdi de gayrimenkul sektöründe adından söz ettirmeye hazırlanıyor.

Sabancı, bundan dört yıl önce kardeşi Sevil Sabancı ve annesi Türkan Sabancı'yla birlikte kurduğu Dilek AŞ. adındaki şirket ile sektörünün bir çok alanında yatırım yapacak. Öncelile butik otel ve lüks konut projeleri olacak. Sabancı bu yeni atılımı ve hayata geçireceği projeler ile ilgili olarak ilk kez Ekonomist'e konuştu:

Ekonomist: Sizin kardeşiniz Sevil Sabancı ve anneniz Türkan Sabancı ile birlikte 2006'da kurduğunuz TDSS Gayrimenkul Yatırım şirketinin ismi yakın zamanda Dilek Gayrimenkul AŞ olarak ğişti. Şirket Sakıp Sabancı Holding bünyesinde mi faaliyet gösterecek?

Dilek Sabancı: Evet Dilek AŞ,Sabancı Holding bünyesinde faaliyet gösterecek. Annem ben ve kardeşlerimin Hacı Ömer Sabancı Holding'de yüzde 14 oranında hissesi bulunuyor. Bu hisseleri de Sakıp Sabancı Holding AŞ yönetiyor.

Gayrimenkuldeki hedeflerinizin anlatabilir misiniz?

Sabancı: Sabancı adına yakışır düzgün işler yapmak istiyoruz. Gayrimenkul konusunda Türkiye'de önde gelen ilk üç firma varsa biz 10 yılda onların arasına girmek istiyoruz.

Ben yeni bir şey yapmak istiyordum. Ne yapalım diye bakınca gayrimenkul işleri son zamanlarda kriz hariç gayet iyi giden bir sektördü. Otel yapmak benim işime çok uygundu.

Otelle turizm çok birbirine bağlantılı işler. İleriye dönük İstanbul'da şehir otelleri de olabilir. Her türlü alternatife açığız esasında. A plus'a hitap etmek istiyoruz. Mümkün olduğu kadar exclusive projeler, butik projeler yapmak istiyoruz. Daha çok lüks resort otel markalarının çalıştırabileceği beş yıldızlı oteller düşünüyoruz.

Çeşme-Alaçatı'da bir butik otel projeniz vardı. Ne oldu, hangi aşamada?

Sabancı: İşletmeci adayları ile projelerin son detaylarını toparlarken, gerekli izinler için de kamu makamları ile sonuca gelmek üzereyiz.

İnşaat ne zaman başlanacak, ne zaman hizmete girecek?

Sabancı: Bu yılın son çeyreğinde inşaata başlanacak. Alaçatı Resort Otel'in 2013 sonu, 2014'ün başı gibi hizmete girmesini planlıyoruz.

Bu otelde hangi müşteri kitlesini hedefliyorsunuz, nasıl bir anlayış ile çalışacak?

Sabancı: Türkiye'nin turizm sektöründe yaşadığı çok büyük bir problem var. Kaliteli turisderi ülkemize çekemiyoruz. Her şey dahil konseptinde faaliyet gösteren binlerce otel düşük bütçeli turisderi hedef alıyor. Ben bir turizmci olarak bu tarz bir konsepte karşıyım. Benim otelime gelen turist otelde kapalı kalmamalı, dışarıya çıkmalı, etraftaki tarihi ve turistik mekanları gezmeli.

Nasıl bir konsept düşünüyorsunuz?

Sabancı: Alaçatı bölgesi bu tip bir turizm anlayışı için mükemmel bir konumda. Alaçatı ve çevresinde çok güzel ve otantik yerler var. Gelen turistleri oralara gitmeleri için teşvik edeceğiz. Ben otelimde her şey dahil uygulaması istemiyorum. Otelimiz oda + kahvaltı konseptinde çalışacak. Öğle yemekleri akşam yemekleri fiyata dahil olmayacak. Otelimizde restaurant olmayacak mı? Elbette olacak ama gitsinler çevredeki balıkçılarda, restaurantlarda da yemeklerini yesinler. Çevre halkınında, çevredeki işletmelerinde gelen turistlerden para kazanmasını istiyorum.Sonra değişik bir konferans hizmeti anlayışımız da olacak.

Bu konuyu biraz açar mısınız?

Sabancı: Çok büyük oturumlar, konferanslar, bayi toplantıları için değil küçük gruplar için butik çalışmalar yapacağız. Bizim otelimizde firmaların üst düzey yöneticilerinin katılacağı, küçük boyutlarda konferanslar, toplantılar yapılacak.

İşletmesi için hangi zincirlerle görüşüyorsunuz?

Sabancı: Resort otel işletmesi için dünyanın bu konuda önde gelen mar-ka ve firmaları ile görüşmelerimiz de-vam ediyor.

Şehir otelleri de düşünüyoruz musunuz?

Sabancı: Evet, İstanbul, Antalya, Bodrum ve İzmir olabilir. Butik tarzda oteller düşünüyoruz. Beş yıldızlı da olabilir.

Başka somutlaşmış projeniz var mı?

Sabancı: İstinye de bir projemiz var. Orda; 4 bin 304 metrekare büyüklüğünde bir arsamız var. S Binicilik'in tam karşısında bulunan arazimiz üzerine A plus kesime hitap edecek bir konut projesi planlıyoruz.

Proje hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Sabancı: Proje 7 bin 100 metrekare inşaat alanında 3 blokta toplam 22 butik konuttan oluşacak. Her blokta 6 daire olmak üzere 18 dairenin yer alacağı projede konudara ek olarak 4 bahçeli konut da yer alacak. Konudarın büyüklükleri 110 metrekare ile 270 metrekare arasında değişirken proje 'esnek mekan' anlayışına uygun olarak gerçekleştirildi. Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından yapılan projenin inşaatına bu yılın son çeyreğinde başlamayı hedefliyoruz. Proje 2011 yılında tamamlanarak teslim edilecek.

Konut sektöründe başka ne tür projeler hayata geçirmeyi planlıyorsunuz?

Sabancı: Dilek AŞ olarak yapacağımız projeler küçük çapta ama nitelikli olacak. Büyük çapta devasa projeler yapmak istemiyoruz. Zaten büyük çapta projeler üreten birçok firma var ve gayet başarılılar. Bu projelerde müşterilerimize ayrıcalıklı, özel ve içinde bulundukları ortamdan mutluluk duyacakları yaşam alanları sunmak istiyoruz. Kısaca az ama öz iş yapmak istiyoruz.

Dilek Sabancı'ya yeni iş sahası gayrimenkulde bugünün en büyük sorunlarından biri olan arazi temini konusundaki yaklaşımlarını da soruyoruz. Şunları anlatıyor:

"Özellikle istanbul'da nitelikli ve arazi bulmak gün geçtikçe zorlaşıyor. Yapılaşmaya uygun arazilerin fiyatları ise çok yüksek, bu rakamlar ile projelerimizin hayata geçirilmesi imkansız. Bize teklif edilen arazilerin fiyatlarına baktığımda rakamların inanılmaz derecede yüksek olduğunu görüyorum. Bu durumda projelerimiz için farklı araziler aramaktan başka seçeneğimiz kalmıyor."

Sabancı kendi portföylerinde bulunan arazilerin değerlendirilmesi hakkında da şu bilgileri veriyor:

"Öncelik sıralamamıza göre Dilek AŞ'nin sahip olduğu arsalar üzerinde proje geliştirme çalışmalarına başladık ve çalışmalarımız devam ediyor. Diğer gayrimenkulleri yine öncelik sıralaması yaparak zamanı geldiğinde değerlendirebiliriz."

"İstanbul Türkiye'nin lokomotif şehri ve artık bu lokomotif bu ağırlığı çekemiyor" diyen Sabancı şöyle devam ediyor:

"Başka lokomotif şehirleri ön plana çıkartmalı, yatırımlarımızı bu şehirlere yapmalıyız, işin birde doğal afet boyutu var. Muhtemel bir istanbul depreminde sadece istanbul değil bütün ülke çok büyük zarar görecek, istanbul'a alternatif şehirler yaratarak bu riski azaltmalıyız. Bu bağlamda istanbul dışı projelere olumlu bakıyorum, iyi bir fırsat gördüğümüz farklı illerde projeler yapabiliriz."


Kaynak: Ekonomist

Manhattan Planı'nda Pürüz Kalmadı


Alsancak Limanı arkasıyla Turan bölgesi arasını Amerika'nın gökdelenlerle ünlü şehri Manhattan'a benzetecek projenin mahkemelik olan eksikleri giderildi ve böylece uygulamanın önündeki engeller kalktı

Alsancak Liman arkasından başlayıp Bayraklı Turan'a kadar uzanan 469 hektarlık alanı Amerika'nın gökdelenlerle ünlü şehri Manhattan'a benzetecek olan Yeni Kent Merkezi Planı'nda pürüz kalmadı. Yaklaşık 10 yıllık serüvenin ardından Manhattan Planı için İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Yüksel Çakmur ve 12 arkadaşının açtığı davada yürütmenin durdurulmasına neden olan 'zemin etüdleri eksikliği' geçtiğimiz haftalarda giderilmiş, yapılan zemin edütleri Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından onaylanmıştı. Büyükşehir Belediyesi'ne gelen zemin etüd raporu belediye bürokratları tarafından planlara işlendi. Hafta başında yapılan meclis toplantısında ihtisas komisyonlarına gönderilen planın son hali yarın yapılacak meclis toplantısında meclisin onayına sunulacak.

Çakmur tepkili

Yeni Kent Merkezi'nde yürütmenin durdurulmasına neden olan davayı 12 arkadaşı ile birlikte açan Büyükşehir eski Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, ateş püskürdü. Davayı kesinlikle şahsi çıkarları ve art niyet düşünerek açmadığını ifade eden Çakmur, "Bunları bilim söylüyor, ben söylemiyorum. Bölgenin zemininin kaygan olduğunu, deprem bölgesinde yer aldığını, buraya yüksek katlı binaların yapılamayacağını bilim, belge ve bilgilerle ortaya koyuyor. Bugün Türkiye'de bir İzmit örneği var. Depremde binlerce insan hayatını kaybetti. Bir taraftan İzmit'i örnek alalım derken, bir taraftan da yanlış işler yapıyoruz. İzmit'te yapılan yanlışlar insanların hayatlarına mal oldu. Sonuçlarının çok ağır olacağı bir işe girişiyorlar" dedi.

Başkanlık yaptığı yıllarda bu tür işlere izin vermediğini dile getiren Çakmur, Kültürpark'ta, Buca Haraları'nda ve daha birçok yerde hukukun arkasından dolanıldığını öne sürdü. Çakmur, "Küçük bir çevre tatmin olacak, onlar kar edecek diye bu işler yapılamaz. Orada olası bir depremde hayatını kaybedecek insanların hesabını kim verecek?" diye konuştu.

2 yıllık sorun

Yaklaşık 2 yıldır imar konusunda yaşanan sorunun çözülmesini bekleyen işadamları ise, gelişmeden memnun oldu. Yapılan bir hesaplamaya göre bölgeye ilk etapta 10 milyar dolarlık yatırımın önü açılırken, inşaat sektörünün hareketlenmesi ile kente dışarıdan yabancı sermaye girişi olması ve istihdamın artması bekleniyor.

Plan neyi öngörüyor?

Planda dikey yapılaşmalar tercih edildi. Yeni Kent Merkezi Nazım İmar Planı'na göre Turan ve Alsancak Limanı arasında bulunan 550 hektarlık alana ilişkin arazı kullanım kararları, turizm ve ticaret sektörlerini öne çıkaran bir anlayışla geliştirildi. Alan 3 bölümde ele alınarak planlandı. Geniş açık alanlar bırakılması ilkesi uygulanarak yapılaşma sınırlı tutuldu. Bu kapsamda Turan Mahallesi'nin doğu bölümü 'ticaret ve turizm' kullanımına ayrıldı. Mahalledeki mevcut konut bölgesi korunarak, burada küçük turizm işletmeciliğine de olanak sağlayan 'turizm ve konut' plan hükmü getirildi. Kıyı boyunca ise günlük ve rekreasyon amaçlı küçük ticaret için yer ayrıldı.

Yatırımcılar ne dedi?

Kavuklar Grubu Başkanı Abdullah Kavuk

Bölgede yatırım yapmak istiyoruz. Gözlerimiz İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne çevrildi. Bu bölgenin imar sorununun çözülmesi İzmir'in önünü açacak. İzmir'de başta inşaat sektörü olmak üzere birçok sektörde işler ikiye, üçe katlanacak. Bu bölge, arsa sıkıntısını da bir süre sona erdirecek. Grup olarak o bölgede yerimiz yok ama sorunun çözülmesi ile yatırım kararı alabiliriz. Uygun bir arsa olması halinde de kente güzel bir eser kazandırmak isteriz.

Rönesans Alışveriş Merkezleri Ege Koordinatörü Ahmet Tunç Duygun

Sadece biz değil ülkenin önde gelen büyük yatırımcıları da bu bölgede sağlıklı bir plan bekliyor. Yatırımcılar İzmir'de Manhattan'ı yaratmak için projeleri hazırladılar, arsalarını aldılar. Zemin etüdleri ile ilgili olarak itiraz edildi. Bizce bölgenin sağlıklı gelişimi için zemin etüdü çok önemli. Şimdi bu süreç de tamamlandı. Bizimle birlikte birçok yatırımcı buraya milyonlarca dolarlık yatırım gerçekleştirecek. Biz Tefken ortaklığı ile 60 bin metrekare alanda recidence, ofis ve alışveriş merkezlerinden oluşan bir proje uygulayacağız. Toplam yatırım bedelimiz 500 milyon doları bulacak. 1 yıl içinde temel atmak istiyoruz.

Megapol Grup Başkanı Selim Gökdemir

Bu bölge şu anda İzmir için en önemli yatırım alanı. Sadece yerli yatırımcılar değil, uluslararası firmalar da bu bölgeyi yakından takip ediyor. İzmir ekonomisinin de çıkışı burada. Yatırımcıların projeleri hazır. Bizim bu bölgede toplam 230 bin metrekare alanda 3 projemiz var. Toplam yatırım tutarımız 500 milyon doları bulacak. Diğer yatırımların da start alması ile birlikte İzmir ekonomisinde büyük bir rahatlama olacak. Yüzlerce kişiye de iş imkanı yaratılacak.

Folkart Genel Müdürü Mesut Sancak

Bu bölgedeki sıkıntı İzmir için büyük bir sorundu. Bu sorunun çözülmesi ile projesi hazır 20 inşaat hemen başlayacak. Sadece İzmirli yatırımcılar değil, ulusal ve uluslararası yatırımcılar da bu bölgeyi yakından takip ediyor. İnşaatların başlaması ile birlikte en az 10 bin kişi iş sahibi olacak. Milyarlarca dolarlık yatırım gerçekleştirilecek. Biz de bu bölgede yatırım yapmak istiyoruz. Bu bölge İzmir'in ofis sorununu da çözecek ve Alsancak'taki trafik yükünü de hafifletecektir.

Eskidji Gayrimenkul İzmir Bölge Ortağı Ali Erten

Bu bölge nitelikli arsa sorununu çözecek. İzmir için bir sıçrama tahtası olacak. Birkaç yıl içinde bu bölgede 2-3 milyar dolarlık yatırım olacaktır. İzmir ve İzmir dışından da yatırımcı ilgisi oldukça yoğun. Kentte bu bölgenin de zaten alternatifi yok. Buradaki yatırımlar İzmir'in de çehresini değiştirecek.

İzmir Emlak Komisyoncuları Odası Başkanı Mesut Güleroğlu

Biz 2 yıldır buradaki imar durumunun belirginleşmesini bekliyorduk. Bunun yanında İnciraltı'ndaki imar planı da biran önce yapılmalı. İzmir'in önünün açılması için bu şart. İstanbul'da zaten bu tip projeleri hayata geçirecek yer konusunda sıkıntı var. İzmir'de böyle bir bölge yaratılması İzmir dışındaki yatırımcıları da buraya çekecektir. İnşaat sektörü 300 iş kolu ile bağlantılı. Buradaki projelerin yapımına başlanması bu işkollarını harekete geçirecektir.

Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan

İzmir'in bu tür planlamaya ihtiyacı var. Bu planlama İzmir'de yeni projelerin hayata geçmesini sağlayacak. Kentin gelişmesine büyük bir ivme kazandıracak. İzmir ne yazık ki son yıllarda yerinde sayıyor. Biz bu planın kısa sürede netleşmesini bekliyoruz. Bu plan bütün İzmirlileri ilgilendiriyor. Kamuoyunda tartışıldıktan sonra yürürlüğe girmesinde fayda olduğunu düşünüyorum. Planın devreye girmesi ile birçok yatırım gerçekleşecek.


Kaynak: Yeni Asır - 15.07.2010 (FATİH YAPAR -HABER MERKEZİ)

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Konut satışları durdu

İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Sabri Ateş, geçen yıl son çeyreğine göre bu yılın aynı döneminde konut satışlarının yüzde 26 oranında düştüğünü belirterek, ''Sektörde büyük bir durgunluk hakim. Üst gelir grubundakilerde de son dönemde hareketlilik gözlenmiyor'' dedi.

Ateş, yaşanan durgunluk nedeniyle sektörde konut satışında önemli düşüş meydana geldiğini söyledi.

Vatandaşların alım yapmak için temkinli davrandığını ve konut kredisi faiz oranlarının halen yüksek seviyelerde olduğunu ifade eden Ateş, 5 yıl vadelide yüzde 0,90, 20 yıl vadelide ise faizin yüzde 1,16 seviyesinde olduğunu bildirdi.

Ateş, 5 yıl vadeli 100 bin lira konut kredisi çekmek isteyen bir kişinin ayda masraflarla birlikte bin 675 lira civarında ödeme yapması gerektiğini, asgari ücretlinin ise bunu gerçekleştirebilmesinin mümkün olmadığını ifade etti.

Yaşanan durgunluk nedeniyle geçen yılın son çeyreğine göre bu yılın aynı döneminde konut konut satışlarının yüzde 26 oranında düştüğünü belirten Ateş, ''2009'un son çeyreğinde 110 bin konut satışı yapılırken, bu rakam 2010'un ilk çeyreğinde 85 bine geriledi'' dedi.

Ateş, ''herkesin ayağını yorganına göre uzatmaya çalıştığını'' belirterek, şöyle devam etti:

''İnsanlar borçlu oldukları için son derece temkinli. Kredi kartı mağdurları çoğaldı. Daha önce konut kredisi çekip ödemeyenlerde de artış var. Toplumun büyük bir kesimi darboğaza girince, bu durum sektörü de olumsuz etkiledi.

Türkiye genelinde yaklaşık yüzde 25 oranında üst gelir seviyesinde olan bir grup var. Bu gruptakilerin yaklaşık yüzde 3'ü proje aşamasında gayrimenkul alıp daha sonra satıyordu.

Ancak şimdi sektörde büyük bir durgunluk hakim. Üst gelir grubundakilerde de son dönemde hareketlilik gözlenmiyor. Aldıkları ellerinde kalınca bu kesimde bile sirkülasyon olmuyor.''

15 Bin Emlakçı Mesleği Terk Etti

Ateş, sektörde alım satım olmayınca üyelerinin zorlandığını ve bir çoğunun iş yerini kapatmak durumunda kaldığını bildirdi.

Odalara kayıtlı İstanbul'da yaklaşık 10 bin emlakçının bulunduğunu ve yılın 6 aylık döneminde 4 bininin iş yapamadığı için iş yerini kapatmak durumunda kapattığını anlatan Ateş, ''Türkiye genelinde ise aynı dönemde 50 bin civarındaki emlakçıdan 15 bini iş yerine kilit vurmak durumunda kaldı'' diye konuştu.

Ateş, sektörde 2011'in sona kadar durgunluğun devam edeceğini, piyasanın 2012'ye doğru hareketlenmesini beklediklerini de sözlerine ekledi.


Kaynak: SABAH - 08.07.2010 10:53

12 Temmuz 2010 Pazartesi

İhtiyaçtan satılık Avrupa

Avrupa ülkeleri mali krizi aşamayınca sembol eserleri de dahil kamu mallarını satışa çıkardı. Kelepir Avrupa'ya Rusya, Çin ve Araplar talip

2001 krizinde gazetelerinde "Satılık Türkiye" manşetleri atan Avrupa ülkeleri mali krizi aşamayınca sembol eserleri de dahil kamu mallarını satışa çıkardı. Kelepir Avrupa'ya Rusya, Çin ve Araplar talip

Türkiye'nin 2001 yılında içine düştüğü mali krizde "Turkey for sale" (Satılık Türkiye) manşetlerinin atıldığı Avrupa ülkelerinde işler tersine döndü. Mali krizdeki Avrupa Birliği ülkeleri birbiri ardına aldıkları kemer sıkma önlemlerinin ardından şimdi de ellerindeki kamu varlıklarını satışa çıkarmaya başladı. İtalya'nın aralarında tarihi saray ve kalelerle birlikte plaj ve adaların olduğu toplam 9 bin varlığını satışa çıkaracağını açıklamasının ardından, Litvanya da sahip olduğu kamu varlıklarını satacağını duyurdu. Devletin sahip olduğu enerji şirketleri ve gayrimenkul şirketlerini de halka arz edeceklerini açıklayan Litvanya, bu yolla elde edilecek gelir sayesinde bütçe açığını azaltmayı planlıyor. İngiltere hükümeti de yaklaşık 53 milyar dolara denk gelen kamu varlıklarını on yıl içinde satmayı planlıyor.

SATIŞLAR KATLANACAK
2009'da Avrupa'daki kamu varlığı satışlarının yüzde 42'sini gerçekleştiren Almanya ise planladığı yeni kamu varlığı satışını daha çok yurtiçi bazda tutmayı hedefliyor. Sahip olduğu kamu varlıklarının bir kısmını satmayı planlayan bir diğer AB ülkesi ise Fransa. Bütçe açığını azaltmayı planlayan Fransa, önümüzdeki üç yılda sahip olduğu kamu binalarının yüzde 6'sını satmak için düğmeye bastı. Dünyanın önde gelen gayrimenkul ve danışmanlık şirketi CB Richard Ellis'in (CBRE) hazırladığı son raporuna göre AB ülkelerindeki kamu varlıkları satışı son dört yıla oranla 2010'da ikiye katlanacak. Rapora göre, son dört yılda yüzde 2 civarında olan kamu varlıkları satış oranı bu yıl mali krizdeki Avrupa'da yüzde 4'leri bulacak. Avrupa'da satışa çıkan varlıkların en büyük taliplileri arasında Rus, Arap ve Çinli işadamları gösteriliyor.

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/07/11/ihtiyactan_satilik_avrupa


Hangi ülke ne satıyor?

İTALYA:
ARALARINDA saray, plaj, ada ve kalelerin yer aldığı toplam 9 bin varlığını satışa çıkaracak. Bu ay sonunda satışa çıkması planlanan gayrimenkullerin toplam getirisinin 3 milyar sterlini geçmesi bekleniyor. Satışa çıkarılması planlanan varlıklar arasında "Dünya'nın en seksi plajı" olarak bilinen Caprera Plajı ve 900 yıllık bir tarihe sahip olan Norman Sarayı da yer alıyor. İtalya Ulusal Hazine Varlıkları Ajansı sözcüsü Agenzia del Demanio, varlıkların satışının ilk etapta yerel ve bölgesel yönetimlere teklif edileceğini söyledi.

LİTVANYA
DEVLETE ait gayrimenkul ve enerji şirketleri halka arz edilerek, kurumların özelleştirilmesi süreci için düğmeye basılacak. 6.6 milyar euro değerinde yaklaşık 300 şirketin devletin elinde bulunduğu Litvanya'daki halka arzdan milyarlarca euroluk gelir bekleniyor. Ormanlık alan, demiryolu ve diğer ulaşım sektöründe halka arz projeleri planlanırken, bir kısım kamu binalarının satışı da gündemde.

YUNANİSTAN
MALİ kriz yüzünden "Adaları satılığa çıkartıyor" haberleri ile gündemden düşmeyen Yunanistan, kamu finansı konusunda danışmanlık hizmeti aldığı Lazard firmasından, sahip olduğu kamu varlıklarının satışı konusunda da fikir alacak. Yunanistan özellikle Ortadoğulu yatırımcılara yatırım fırsatları konusunda sıcak bakıyor.

ALMANYA
GELECEK 5 yıl içinde 6.8 milyar euroluk kamu varlıklarının yarısından fazlasını satmayı planlıyor. Konut satışlarını da gerçekleştirecek olan devlet, satışlarda önceliğin uluslararası yatırımcılardan çok yerel yatırımcıya sağlanması taraftarı. Satılamayacak diğer kamu varlıklarının ise kiralanması gündemde.

İNGİLTERE
ÇOĞUNLUĞU öğrenci yurtları olan kamu binalarının yanı sıra ulaşım dahil altyapı kurumları da satışa çıkarılacak. Yaklaşık 53 milyar dolar değerinde kamu varlığının on yıl içinde satılması planlanıyor. İngiltere de Almanya gibi satılamayacak varlıklarını kiralama yoluna başvuracak.

FRANSA
BÜTÇE açığını azaltmaya yönelik olarak sahip olduğu kamu binalarının yüzde 6'sını üç yıl içinde satmayı hedefliyor. Fransa Bütçe Bakanı Francois Baroin, devletin 28 bin mal varlığından bin 700'ünü satmayı planladıklarını açıkladı.

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/07/11/hangi_ulke_ne_satiyor


Çinlilerin Avrupa iştahı kabarıyor

KÜRESEL krizin patlak verdiği ilk dönemde emlak fiyatlarının taban yapması ile ABD'de konut yatırımı fırsatları için özel turlar düzenleyen Çin, şimdi de gözünü Avrupa'ya dikti. Yunanistan'da Akdeniz'in en büyük ticaret limanlarından biri olan Pire Limanı'nın bazı bölümlerini 35 yıllığına kiralayan Çinli COSCO şirketinden sonra diğer Çin şirketlerinin de Avrupa'da olası satın almalara hazırlandığı öğrenildi. Avrupa'daki varlık satışları ile ilgilenen diğer uluslararası yatırımcılar arasında Ortadoğulu ve Rus işadamları yer alıyor.

Kaynak: http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2010/07/11/cinlilerin_avrupa_istahi_kabariyor

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Pera Palace Hotel 1 Eylül 2010'da açılıyor

İki yıldan bu yana restorasyon ve renovasyon çalışmaları devam eden Pera Palace Hotel, Eylül ayının ilk günlerinde açılıyor. Birinci derecede tarihi eser olan Pera Palace Hotel'in kente hizmet etmesi için tüm çalışmalar hızla devam ediyor.

Beşiktaş Deniz ve Turizm Yatırımları A.Ş. tarafından 23 milyon Euro'luk yatırımla yenilenen Pera Palace Hotel, 2008 yılının Nisan ayından bu yana kapsamlı bir restorasyon-renovasyon sürecindeydi. Pera Palace Hotel'in tarihi niteliği, tüm çalışmaların büyük bir titizlikle sürdürülmesini gerektirdi.

RESTORASYON İÇİN DANIŞMA KURULU OLUŞTURULDU

Levanten mimar Alexander Vallaury'nin tasarladığı, kuruluş çalışmalarına 1892 yılında başlanan ve 1895 yılında açılış balosu gerçekleşen Türkiye'nin Avrupa standartlarındaki ilk oteli Pera Palace Hotel'in restorasyonu; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun denetiminde, bu proje için bir araya gelen akademisyen ve profesyonellerden oluşan Danışma Kurulu tarafından gerçekleştirildi.

ÖNE ÇIKAN ÖZELLİKLER

16'sı süit 115 odası bulunan Pera Palace Hotel, odalarının çoğundan Haliç manzarası sunuyor. Binaya yeni eklenen SPA'da kapsamlı bakım hizmetleri verilirken, kapalı yüzme havuzu da hizmete giriyor. Otelin gün ışığı alan, yüksek tavanlı tarihi salonları ise; davet, düğün ve toplantılara ev sahipliği yapmaya hazır.

TİMER: TARİHİ ATMOSFER YAŞATILACAK

Yepyeni ve profesyonel bir ekiple çalışmaya başladıklarını vurgulayan Pera Palace Hotel Genel Müdürü Pınar Kartal Timer; "Yüz yılı aşkın süredir İstanbul'un en önemli simgelerinden olan ve 'müze-otel' olarak tanımlanan Pera Palace Hotel'i eski ihtişamına kavuşturma hedefiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Pera Palace Hotel'in tarihi atmosferinde özlenen nostaljiyi yeniden yaşatırken, uluslararası bir otelde olması gereken standartları da oluşturduk. En önemli amacımız, geçmişin kaybolan incelikli hizmet anlayışını günümüzün teknolojik imkanlarıyla birleştirerek, misafirlerimize kendilerini özel hissettirecek eşsiz bir deneyim yaşatmak" dedi.

Pera Palace Hotel, aydınların buluşma noktası olan Orient Bar, yaz aylarında kullanılabilecek terasıyla geri geliyor. Patisserie de Pera, İstanbullulara Fransız tipi pastaları sunacak, akşamüstü çayları piyano müziği eşliğinde yine Kubbeli Salon'da yudumlanacak. Otelin yeni açılan ana restoranı Agatha ise, Orient Express güzergahındaki en önemli duraklar olan Paris, Venedik ve İstanbul'dan hareketle; Fransız, İtalyan ve Türk mutfaklarını bir araya getiriyor.


Kaynak: http://www.1insaat.com/tribe/textdetail/id/56773

Aliağa'nın değişimi ve yatırımlar

Adnan Saka
baskan@alto.org.tr

Geçtiğimiz haftalarda Aliağa'nın ekonomik büyüklüğünün ve hızlı değişimini gözden geçiren iki önemli toplantı yapıldı Odamızda. Bu toplantılardan birincisi, Deniz Ticaret Odası ile Odamız işbirliğinde düzenlenen Denizcilik Sektörü değerlendirme toplantısıydı. İkinci önemli etkinlik de, İzmir Kalkınma Ajansı tarafından İzmir'in tanıtımına ve pazarlanmasına dönük Aliağa ilçe toplantısıydı.

Her iki toplantıda da Aliağa'nın son yıllarda yaşadığı hızlı dönüşüm ile ekonomik-hacimsel büyüme verileri açıklıkla ortaya konuldu. Denizcilik ve Liman hizmetlerinde son biryıldaki büyük yatırımlar ve Konteyner taşımacılığının Alsancak'tan ilçemize yönelmesi, Aliağa'nın bir üretim ve sanayi kenti hüviyetini büyük bir avantajla birleştirecek olan liman ve denizcilik kimliğiyle tamamlayacağını gösteriyor.

Aliağa, önümüzdeki 3-5 yılda inanılması çok güç değişimlere tanık olacak. Kuzey Ege Çandarlı Limanı başlayacak. Çevre yolu kısa süre içinde Limana kadar ulaşacak. ALOSBİ'de yeni yatırımlar hız kazanacak. Başta Enerji, petro kimya olmak üzere bir çok sektörde yeni yatırımlar gerçekleştirilecek. Metroda çalışmalar son aşamaya geldi. Aliağa tüm ulaşım ağlarının ortasında doğu Akdeniz'in bir stratejik-lojistik üssü olacak. Hızla limanlar kenti oluyoruz. Trafik çok artacak. Bunlar bugün bir çok kişinin hayal dahi edemediği bir büyüme ve değişim başlatacak.

Özellikle küresel ekonomik durgunluğun etkilerinin azalmasıyla birlikte Aliağa Organize Sanayi Bölgesi'nde yatırımların yeniden hız kazanmasıyla hem bölgenin ihtiyacı olan, çevreyi koruyan, bölgedeki işsizliği azaltıp istihdam yaratan alanların artacağını öngörüyoruz. Ülkemizin ve bölgemizin; iyi teknolojiler kullanan, Çevreyi kirletmeden, çağdaş standartlarda yaşam alanı sunabilen yeni yatırımlara ihtiyacı var. Günümüzde artık bu tür yatırımların altyapısı modern, planlı ve denetlenebilir alanlar olan Organize Sanayi Bölgelerinde yapılması teşvik ediliyor. Bu anlamda önümüzdeki süreçte Aliağa organize Sanayi Bölgesi'nde hızla artacak yatırımlar bölgemizde ekonomik-sosyal refahın gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır.

Aliağa'nın liman ve denizcilik sektörlerinde hızla büyümesi ve ALOSBİ'nin bölgesel önemi bölgemizde başta yol-ulaşım altyapısı olmak üzere bazı önemli kamu yatırımlarının hızla hayata geçirilmesini zorunlu kılıyor. Her platformda, kurum ve kuruluşlarla diyaloglarımızda bu konuda neler yapılması gerektiği konusundaki görüşlerimizi dile getiriyoruz.

Aliağa'nın önümüzdeki döneme hazırlanması için öncelikle ulaşım altyapısının geliştirilmesi ve planlama yapılması gerekiyor. İzmir Çevre yolu, eğer tali bağlantı yolları, ALOSBİ ve Limanlar bağlantıları iyi planlanabilirse bölgemizde büyük bir rahatlama sağlayarak, Aliağa'yı Lojistik bir merkez konumu kazandıracaktır.

Çevre Yolu'nu Sasalı Kavşağından uzatarak Harmandalı Kavşağı'na bağlayan Karayolları, yolu öncelikle 9 kilometre daha uzatarak Menemen'in girişindeki Koyun-dere'ye ulaştırmayı hedefliyor. Bunun ihalesi yapıldı. Çevre yolunun Koyundere Kavşağı'nın Aliağa'ya kadar olan bölümü için de projeler sürüyor. Çevre yolu önce Aliağa'ya, ardından da Çandarlı'ya kadar uzatılacak.

Çevre yolu, Sanayi bölgesi Aliağa için çok önemli bir makro altyapı yatırımı olacak. Ancak şu andaki projenin Aliağa'ya çıkış noktalarında sorunlar var. Birkaç yıl önceki bir araştırmaya göre Aliağa'ya günde 10 bin İzmir- Menemen çıkışlı araç yöneliyor. Aliağa Organize Sanayi Bölgesi olarak biz günde 4-5 bin araç bekliyoruz. Bu yüzden çıkış noktalarımızı çok iyi belirlememiz gerekiyor. Nemrut Bölgesinde halen 40 milyon ton yükü toprak yollarda taşımaya çalışıyoruz. Çevre yolu gibi bölge için hayati önemdeki altyapı yatırımlarının bölgesel ihtiyaçlar, gelişme potansiyeli ve bölgesel vizyon dikkate alınarak yapılmasını gerekiyor.


Kaynak: http://www.alto.org.tr/author_article_detail.php?id=320

Ege'nin 100 büyük firması açıklandı

Sıra Firma Şehir Üretimden Satış (Lira)


1. TÜPRAŞ İzmir 5.388.679.698

2. Vestel Elektronik Manisa 2.607.833.208

3. HABAŞ A.Ş. İzmir Şubesi İzmir 2.519.829.781

4. PETKİM İzmir 2.028.293.424

5. Philip Morris İzmir 1.532.679.213

6. Vestel Beyaz Eşya Manisa 1.155.108.958

7. Erbakır Elektrolitik Bakır Denizli 869.549.000

8. T.K.İ. Ege Linyitleri Manisa 826.489.437

9. İzmir Demir Çelik Sanayi A.Ş. İzmir xx

10. JTI Tütün Ürünleri Sanayi A.Ş. İzmir 602.633.060
 
 
Kaynak: Yeni Asır (28.06.2010)

Tersane alanı, kültür merkezi oluyor

Alaybey'deki askeri tesisin Çandarlı'ya taşınmasını isteyen Karşıyaka Belediye Meclisi üyeleri, bölgenin nasıl değerlendireceğine yönelik karar aldı

Deniz Kuvvetleri Güney Deniz Saha Komutanlığı'na ait Alaybey'deki askeri tersanenin taşınması yönünde Meclis kararı ile temenni kararı alan Karşıyaka Belediyesi, 13 bin metrekarelik alan ili ilgili çalışma başlattı. İzmir'de konuyla ilgili yaklaşık 20 kurum ve kuruluştan destek alan belediye, tersanenin Çandarlı Limanı'na taşınmasını isterken, söz konusu alanı kültür merkezine dönüştürme kararı aldı.

Bir yandan alanda çalışmalara başlayan bir yandan da tersanenin taşınması için Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile yazışmalara devam eden Karşıyaka Belediyesi'nin hazırladığı projeye göre, tersanenin yerinde oluşturulacak kültür merkezinde, gemi, kayık ve denizcilikle ilgili objeler sergilenecek. Oluşturulacak antik limanda da antik çağ denizciliği yaşatılacak.

TURİZM KENTİ

Denize uzanan mevcut iskelelerden birisi, antik çağ denizciliği temasına uygun biçimde düzenlenecek. Uygulama atölyelerinde, çocuk ve gençler, denizcilik ve gemiler hakkında bilgilendirilecek. Kurulacak kütüphanede denizcilik ve denizcilik tarihine ait kitap ve dokümanlardan faydalanabilmeleri sağlanacak. Çok amaçlı salonda deniz ve denizcilik konulu toplantılar, sergiler, küçük ölçekli fuarlar olacak.

Tersanenin Karşıyaka'dan taşınmasında ısrarcı olacaklarının altını çizen Başkan Cevat Durak, şu açıklamalarda bulundu:

"Çandarlı Limanı, gemi söküm ve tamir işlerinin rahatlıkla yapılabileceği yer. İlçemizin denizle bağını kuvvetlendirmek, tarihsel anlamda denizin ilçe için önemini vurgulamak, en önemlisi çocuklarımıza, gençlerimize, toplumumuza çevre ve deniz kültürü bilincini aşılamak için bu çalışmayı yapmamız gerekiyor. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile entegrasyonunda denizcilik sektörünün katkısını güçlendirmek, denizin korumasını, nimetlerinden faydalanmasını sağlamak, Karşıyaka için turizm potansiyeli oluşturmak da hedeflerimiz arasında. Bu alanda denizle ilgili bir rekreasyon alanı oluşturmayı planlıyoruz."



Kaynak: Yeni Asır - FATİH YAPAR(HABER MERKEZİ) - 06.02.2010

Çandarlı'ya 400 milyon Euro'luk turizm yatırımı

İzmir'in Çandarlı ilçesine Wide Planet Çandarlı ve Çandarlı Resort adlı iki şirket kuran Danimarkalılar, bölgede 5 parsel halindeki 784 dönüm araziyi satın aldı. Araziye 5 yıldızlı 3 otel ile 600 lüks villa inşa edilecek.

İzmir'in Çandarlı ilçesine Viking akını yaşanıyor. Turizm tesisi yapmaya karar veren bir grup Danimarkalı işadamı, yaklaşık 400 milyon euroya mal olacak yatırımları için İzmir'in Çandarlı ilçesini seçti.

Yeni Asır Gazetesi'nden İlker Çoban'ın haberine görte; uygun yeri bulmak için Türkiye kıyılarını tarayan Danimarkalı işadamları, 5 yıl önce doğal güzelliğine ve denizine hayran kaldıkları Kemikliburnu'nda karar kıldı. "Wide Planet Çandarlı A.Ş" ve "Çandarlı Resort A.Ş" adlı iki şirket kuran Danimarkalılar, bölgede 5 parsel halindeki 784 dönüm araziyi satın aldı.

KIYIYI GEZDİRDİ
Turizm tesislerinin yapılabildiği 2'nci derece doğal SİT olan araziye yaklaşık 8 bin 500 yataklı 1'i termal sağlık tesisi olmak üzere 5 yıldızlı 3 otel ve rezidans konforunda 600 villa yapacak olan şirketin hazırlattığı imar planları, geçtiğimiz günlerde Çandarlı Belediye Meclisi'nin onayından geçti ve Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'na gönderildi. Koruma Kurulu'nun onayının ardından belediyeden ruhsat alarak inşaatı başlatacak olan Wide Planet, 3 yıl içinde sözkonusu yatırımı tamamlayacak. Tesisler ve villalar, hizmete açıldığında bin 500-2 bin kişi istihdam edilecek. İzmir ve çevresinde 5 turizm yatırımı daha yapmayı planladığı belirtilen Danimarkalı şirketin, İzmir Valisi Cahit Kıraç'ın önerisiyle kaderine terk edilen ve önümüzdeki günlerde ihaleye çıkacak olan eski Fransız Tatil Köyü'nün ihalesine de katılacağı da ifade edildi. İzmir Kalkınma Ajansı da Wide Planet Çandarlı A.Ş'ye danışmanlık hizmeti vererek, projenin ruhsat aşamasındaki işlemlerini de yürütecek.

Danimarkalıların Türkiye'de turizm yatırımı yapma kararı almasında, 11 yıl önce İzmir'in Buca ilçesine yerleşen şu anda sözkonusu yatırım için kurulan Wide Planet Çandarlı A.Ş. ile Çandarlı Resort A.Ş'nin Genel Müdürü olan Per Hosband Svenningsen etkili oldu. 7-8 yıl önce Danimarka'ya gittiği sırada tanıştığı proje ve tasarım üzerine faaliyet gösteren Wide Planet Şirketi'nin Başkanı Henrik Bo Olesen ve Per Rosenlund Jorgensen'e Türkiye'de turizm yatırımı yapma önerisi getiren Per Hosband Svenningsen, ikna ettiği iki arkadaşını Türkiye'ye davet etti. Svenningsen, davet üzerine Türkiye'ye gelen Henrik Bo Olesen ve Per Rosenlund Jorgensen'e, İskenderun'dan başlayarak Çanakkale'ye kadar kıyı şeridini gezdirdi. Olesen ve Jorgensen, inceledikleri yerler arasında muhteşem denize ve koya sahip Çandarlı'nın Kemikliburnu'na hayran kaldı. "Biz buraya aşık olduk" diyen iki Danimarkalı, "Buraya yatırım yapabiliriz" diye konuştu.

İzmir'de yaşayan yurttaşları Svenningsen ile ortak olma kararı alan Olesen ve Jorgensen, 2005'te 7 milyon 830 bin liraya Wide Planet Çandarlı A.Ş. ve Çandarlı Resort A.Ş'yi kurdu. Daha sonra yatırımla ilgili harekete geçen 3 ortak, 2007'ye kadar Kemikliburnu'ndan 5 parsel halinde toplam 784 dönüm arazi satın aldı. Arazileri satın aldıktan sonra 1/5 bin ve 1/1000 ölçekli imar planlarını hazırlayan şirket, Çandarlı Belediyesi'ne müracaat etti. Planlar, Çandarlı Belediye Meclisi tarafından onaylandı. Ancak Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun onayını bekleyen Danimarkalılar, mahkeme şokuyla sarsıldı.

İzmir Mimarlar Odası, şirket tarafından hazırlanan imar planlarının kamu yararına uygun olmadığını belirterek iptaline yönelik dava açtı. Belediyenin onayladığı planlar, 2008'de mahkeme kararıyla iptal edildi. İşadamları bunun üzerine global ekonomik krizin de etkisiyle yatırımını askıya aldı.

İZKA'YA MÜRACAT
2009 ortalarında tekrar harekete geçen 3 ortak, İzmir Mimarlar Odası'nın dava açtığı nedenleri ortadan kaldıran yeni bir imar planı hazırlattı. İmar planı, geçtiğimiz günlerde Çandarlı Belediye Meclisi'nin onayından geçerken uygun görüş için Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'na gönderildi. Bu arada İzmir Valisi Cahit Kıraç'ı ziyaret eden Wide Planet Çandarlı A.Ş. Genel Müdürü Per Hosband Svenningsen ve Çandarlı Resort A.Ş. Genel Koordinatörü İhsan Demir, projeleriyle ilgili bilgi verdi. Svenningsen ve Demir'i İzmir Kalkınma Ajansı'na (İZKA) yönlendiren Vali Kıraç şirkete çürümeye terk edilen ve önümüzdeki günlerde ihaleye çıkarılacağı belirtilen eski Fransız Tatil Köyü'nü de almalarını önerdi. Wide Planet Çandarlı A.Ş. Genel Müdürü Per Hosband Svenningsen, eski Fransız Tatil Köyü'nün ihalesine de katılacaklarını söyledi.

AVAM PROJE HAZIR
Koruma Kurulu'nun onayının ardından ruhsat alarak inşaatı başlatmayı amaçlayan Danimarkalı şirket, bir taraftan da avam projeleri hazırlatıyor. 784 dönümlük araziye yaklaşık 8 bin 500 yatak kapasiteli 1'i termal sağlık olmak üzere 3 otel ve tatil köyü havasında rezidans villalar yapacaklarını belirten Svenningsen, "Otelleri şirket olarak özkaynaklarımızla biz inşa edeceğiz. Villaları ise, Türk ve Avrupalı müşterilimize satacağız. Mülk sahipleri, villalarını kullanmadıkları zaman isterlerse onların adına başkalarına kiralayabileceğiz. Türkiye'de benzerleri uygulanmakta olan bu modeli, hayata geçirmek için çalışmalara başladık" diye konuştu.

Bin 500-2 bin kişi istihdam edecek

Wide Planet Çandarlı A.Ş ile Çandarlı Resort A.Ş Genel Müdürü Per Hosband Svenningsen, acele etmediklerini, projelerini müşterinin beklentisine göre hazırladıklarını belirtti. Kaliteli bir ürün yaratmayı amaçladıklarını söyleyen Svenningsen, İzmir ve çevresinde 5 proje hayata geçirmek ve Wide Planet zincirini oluşturmak istediklerini belirtti. Tesisin 3 yıl sürecek inşaatı bitip hizmete açıldıktan sonra 1500-2 bin kişinin istihdam edileceğini belirten Svenningsen, "Ben ve ailem İzmir'i çok seviyor ve 11 yıldır burada yaşıyoruz. Ortaklarım da İzmir'i sevdi. Böyle bir yatırım için İzmir'i seçmiş olmaktan çok büyük mutluluk duyuyoruz" diye konuştu.

"Heyecan verici"

Wide Planet Çandarlı A.Ş'ye danışmanlık hizmeti veren İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) Yatırım ve Destek Ofisi, projenin ruhsat aşamasında da önemli rol oynayacak. Şirketin bürokratik işlemlerini halledecek olan İZKA, diğer yatırımlarıyla ilgili de destek verecek. Şirketin yapacağı 5 yatırım için şimdiden arazi arayışına başlayan İZKA, Danimarkalılara değişik alanları da önerecek. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Turizmden Sorumlu İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu, "Çok heyecan verici bir proje. Biz İzmir Valiliği ve İZKA olarak yatırımcılara gerekli desteği veriyoruz. Bakırçay Havzası turizm yatırımları açısından biraz kasır kaldı. O bölgeye bu yatırım çok büyük canlılık ve hareket getirecektir. Bu tesis özellikle Avrupalı orta yaş kitlenin kentimizde tatil yapmasına olanak tanıyacaktır" dedi.

İşadamlarıyla görüştüğünü belirten İzmir Valisi Cahit Vali Kıraç da "Bu yatırım gerçekten İzmir'e önemli katkı sağlar. Biz gerçekleşmesi içni Valilik ve İZKA olarak her türlü desteği vermeye hazırız" diye konuştu.

Neler yapılacak?

* Çandarlı Kemikliburnu'ndaki 5 parsel halindeki 784 dönüm araziye 5 yıldızlı 3 otel kurulacak.

* Bu otellerden bir tanesi ana otel ve büyük otel olacak. Bu otel termal sağlık tesisi olarak hizmet verecek. Diğer iki küçük otel tatil amaçlı faaliyet gösterecek.

* Rezidans tipi, tatil köyü havasında 600 lüks villa inşaa edilecek.

* Tüm bu tesisler toplam 8 bin 500 yataklı olacak.

* 400 milyon euroya yapılacak olan yatırım üç yıl içinde tamamlancak.

6 Temmuz 2010 Salı

Bir Ege Klasiği: BOYOZ


İzmirlilerin sabah evden çıktıklarında koşa koşa bindikleri vapur ya da otobüslerden iner inmez karşılaştıkları bir Ege klasiğidir boyoz.


Seyyar satıcıdan yumurtası ile beraber satın alıp eski gazetelerden kesilmiş parçalara paket yaptırarak, mevsimine göre, sabah serinliğinde veya kış soğuğunda elinizde kahvaltılığınız, kolunuzun altında gazeteniz, işyerinize veya yakındaki kahveye giderken, avuçlarınızda boyozun sıcaklığı ve burnunuzda kokusunu hissetmek gün için en iyi başlangıç olmalıdır sıradan bir Egeli için herhalde?
 
Yüzyıllardır İzmir ve çevresinde tüketilen boyoz aslında bir Musevi yiyeceğidir. Zaten artık kullanılmasa da geçmişte “Yahudi Böreği” olarak da geçtiğini biliyoruz adının. Araştırmalar bu yiyeceğin kökeninin Sefarad kültürüne dayandığını gösteriyor. Sefarad kökenli Musevilerin İspanya’dan gelirken yanlarında getirdikleri bir ürün olan boyoz, doğal olarak yalnızca Ege Bölgesine has bir ürün değildi.
 
Seferad yahudileri, Ege Bölgesi başta olmak üzere İstanbul ve Anadolu’nun pek çok yerine dağıldıklarında da boyozu Anadolu halkına tanıtmışlardı. Ama sadece İzmir ve çevresinde beğenilip, ticari bir ürün gelebildi boyoz.
 
Boyoz ustaları arasında en ünlüsü efsanevi Boyozcu Avram’dı. Kemeraltı’nda bulunan fırınında yaptığı boyozlar halk arasında çok ünlü idi. Hatta Avram usta öldükten sonra çok sayıda fırın bu üne sahip çıkarak kendi ürünlerini “Boyozcu Avram’ın boyozları” adı ile satmışlardı.
 
Bu kadar ünlü ve yaygın bir yiyecek olan boyoz sözcüğünün anlamını bulabilmek için Yahudilerin 1492 yılındaki İspanya’dan Anadolu’ya gerçekleştirdikleri göçe dönmemiz gerekiyor. Seferad olarak anılan bu Museviler yolculukları sırasında yanlarında sadece inançlarını değil, aynı zamanda kültürlerini de getirmişlerdir.
 
Anadolu’ya geldiklerinde Judeo olarak bilinen İspanyol dilini kullanan bu topluluk, günlük yaşantılarında bu dili kullanmayı sürdürmüş ve okullarında yine aynı dille eğitim yapmıştır.
 
Öyle ise boyoz sözcüğünün kökenini İspanyolca’da aramak gerekmektedir. Bu arayış bizi Bollos sözcüğüne götürür. Bu sözcüğün okunuşu ise aynıdır, boyos. İspanyolca’da yan yana kullanılan iki “L” harfi “Y” olarak okunur. Bu nedenle bilgisayarda boyoz konusunda araştırma yapmak için “boyoz” kelimesi girildiğinde tek tük bilgilere ulaşılabilirken “bollos” kelimesi ile arama yapıldığında, hemen hemen tamamı İspanyolca binlerce bilgiye ulaşılabilir. Bunun nedeni boyozun hala İspanya ve ilişkili ülkelerde popüler bir yiyecek olmasıdır.
 
Günümüzde, İspanya’da, Güney Amerika Ülkelerinden Şili, Arjantin ve Peru’da yaygın olarak tüketilen boyoz, bizden farklı olarak şekerli de üretilmektedir. Ancak İzmir’de de boyozu tahinle yapan yerler mevcuttur. Bu nedenle bu tür boyozların şekerli bir tada sahip olduğu unutulmamalıdır.
 
Akademik bilgiler ne olursa olsun boyoz İzmir ve Ege Kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. İster sabah, ister akşama doğru; havaya yayılan enfes kokular İzmirlilere açlıklarını hissettirir. Damaklarda yayılan lezzeti, yerlere dökülen parçaları yüzlerce yıldır bu topraklarda, eşsiz Ege Kültürünü yaşatır. Taze boyozun sıcak sıcak fırından çıktığı andaki dumanı adeta birbirleri ile dans eder lezzet yarışında.
 
Hiç bitmesin bu yarış...
 
 
Derleyen: Gülay Önder

2 Temmuz 2010 Cuma

Kaleydoskop Etkili Vakko Binası

2010 senesinin ilk aylarında açılan Vakko Moda Merkezi hem Türkiye hem de dünyada ses getirdi, yerli ve yabancı kaynaklarda yayınlandı. Yayınlardan takip etme şansı bulduğumuz binayı gezmek, hikayesini mimarlarından Joshua Prince-Ramus'un ağzından dinlemek için Vakko'nun davetlisi olarak, binada bir araya geldik.

Binanın oditoryumu

Yaklaşık 200 kişinin bulunduğu toplantıda ilk olarak sözü Cem Hakko aldı. Kadir Topbaş'ın Kartal-Pendik ve Küçükçekmece kentsel dönüşüm yarışmalarının kolokyumunda kırdığı pottan ders almış olacak ki "Bu binayı yabancı bir mimara tasarlattığım için kusura bakmayın, bir dahaki sefere Türk bir mimar ile çalışacağım. Bu binada zamanımız oldukça kısıtlıydı düşünmek için çok fazla zamanımız yoktu," diyerek sözü mimara verdi.

Joshua Prince-Ramus ve Ofisi REX

Ramus, Vakko Moda Merkezi'ne geçmeden diğer çalışmalarından ve ofisinden kısaca söz etti. OMA'nın eski ortaklarından olan Ramus 2006 yılından ayrılarak kendi kanatları ile uçmaya karar vermişti. Söz ettiği projelerden, Seattle Halk Kütüphanesi, Las Vegas Hermitage Guggenheim, Dallas Wyly Tiyatrosu OMA ile ortak yürütülen projelerdi.

İlk olarak aktardığı Seattle Halk Kütüphanesi'ydi. Zaman içinde halk kütüphanelerinin misyonlarını değiştirmeye başladığını bundan yola çıktıklarını, sonuçta elde edilen ürünün kütüphaneye çok fazla benzemediğini söyledi. Binanın formunun eskiz yaparak değil, yaptıkları analizler sonrası ortaya çıkan diyagramlardan ve süreç içinde oluştuğunu belirtti. Binayla ilgili mimarın kendi fikrini empoze ediyor şeklinde eleştirilmesine de katılmadığını çalışanların isteklerine cevap veren bir bina olduğunu söyledi.

Seattle Halk Kütüphanesi

İkinci örnek ise Las Vegas'taki Hermitage Guggenheim Müzesi oldu. Bu binada yaşanan en büyük zorluklardan bir tanesi hırsızlık sorunu olmuş. Güvenlik konusuna büyük önem verilmiş. Müzenin dikkat çeken noktalarından bir tanesi sergi panoları. Hızla paslanan çeliğin tercih edildiği panolar fon olarak güzel bir renk ortaya çıkarmış.

2009 yılının Ekim ayında açılan Dallas'taki Wyly Tiyatrosu, şehrin yeni AT&T Performans Sanatları Merkezi'nin bir parçası. Binanın en önemli özelliklerinden biri dışarıdan içinin görünmesi ve tasarlanan mekanik sistem ile 15 dakikada oturum düzeninin değişmesi.

Louisville Museum Plaza ise aralarında belki de en şanssız olanı. Kar getirmesi beklenen bir projeyken, yaşanan krizler sebebiyle inşaatı neredeyse durma noktasına gelmiş. 2 senelik duraksamanın ardından bulunan fon ile inşaatına yeniden başlanmış. Üst üste yığılmış kutu şeklindeki bina farklı fonksiyonları barındırıyor.

Son örnek ise New York Madison Avenue'deki Calvin Klein mağazası için noel vitrini tasarımıydı. İşverenin talebi üzerine Calvin Klein kadınını yansıtan Barbie bebeği için modern bir bebek evi tasarlanmış.

Calvin Klein kadını Barbie için ev tasarımı

James Lattanzio

Vakko Moda Merkezi

Farklı ölçekteki 5 örneğin ardından sıra Vakko Moda Merkezi'ne geldi. Proje, mimarın ABD sınırları dışındaki uygulanmış belki de ilk projesi. Farklı bir coğrafyada olmasının dışında binanın yapılış süreci farklı zorlukların yaşanmasına neden olmuş. Bunlardan en başta geleni zaman darlığı. Merter'deki binalarını boşaltmalarının ardından yeni bir bina arayışına giren Vakko, fabrika için yeri bulmuş ama yaratıcı ekip için farklı bir arayışa girmişler. Sonunda Nakkaştepe'deki yeri bulmuşlar fakat arsada bulunan kaba inşaat halindeki yapı mimar ve işveren için ikinci bir zorluğu beraberinde getirmiş. Tasarım, yönetim ve medya kadrosunu bir arada bulunmayı gerektirmesi bir başka zorluk olmuş.

Mimar, tanışmalarından kısa bir süre sonra arsayı yerinde ziyaret etmek için bir pazartesi günü İstanbul'a gelmiş. Mevcut programa göre yetişmesi için çarşamba günü inşaata başlanması gerekiyormuş. Süreci hızlandırmak adına daha önce iptal edilen aşağı yukarı aynı büyüklükteki Pasadena Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü Annenberg Center projelerinin programını Vakko Moda Merkezi'ne uygulamışlar.

Mevcut kabuk ve içerisinde düşünülen çelik iskeletin uygulanması 6 hafta sürmüş. Bu süreç işveren için de zorlu geçmiş. Strüktür konusunda her şeyin rayına oturmasının ardından 2 hafta sonra çelik siparişleri verilmiş ve inşaat başlamış.

Strüktürü dışında mimarın streç film etkisini yaratmak üzere cam cephe tasarlanmış. Yangına, depreme ve suya dayanıklı olarak tasarlanan cam özel olarak bu bina için üretilmiş. Bu konuda mimar, "Amerika'da yüksek teknolojiyi kolaylıkla kullanabiliyoruz fakat zanaat konusunda eksikliklerimiz var. Siz bu konuda çok şanslısınız. Hem teknolojiniz hem de çok iyi zanaatkarlarınız var," dedi.

İçerideki çelik strüktüre kademeli olarak yerleşen toplantı salonları.

Dış cephesi kadar binanın iç mekanları da oldukça dikkat çekici. Malzeme işçiliği ile dikkat çeken binanın iç mekanlarında kaleydoskop etkisi yaratmak için farklı açılardaki aynalar kullanılmış. Aynalar farklı görüntüler oluşmasına sebep olurken alışık olmayanlar için baş dönmesine neden oluyor.

Oluşturulmak istenen kaleydoskop etkisi yukarıdaki fotoğrafta net bir şekilde anlaşılıyor.

Mimar-İşveren İlişkisi

Mimarın üzerinde önemle durduğu bir başka konu da işveren ile olan ilişkiydi. Mimar, ilk defa bir işveren ile çok fazla uyum içinde çalıştıklarını belirtti. Sonuçta da hem mimarı hem de işvereni tatmin eden bir sonuç ortaya çıkmış.

Son olarak günümüzün popüler teması olan sürdürülebilirliğe bina üzerinden atıfta bulunan Ramus, burada olduğu gibi yarım kalmış binaların değerlendirilebileceğini söyledi. Soru-cevap bölümü olmadan mimarın sunumu sona erdi.

Binada Başka Neler Var?

Binada, 200 kişinin çalışabileceği ofisler dışında sunumun yapıldığı bir oditoryum; mimarlık, tasarım ve moda eserlerini barındıran Vitali Hakko Kütüphanesi; özel tasarım eşarp, giysi, Şen Şapka'nın şapkaları ve eski reklamların sergilendiği müze; kafeterya ve Power Group yer alıyor.

30.000 kitabın bulunduğu Vitali Hakko Kütüphanesi

Radyo ve televizyonu bünyesinde barındıran Power Grup'un ofisleri fazlasıyla şeffaf ve geçirgen binada olamayacağı için binayla bağlantılı olacak şekilde zeminin altında yer alıyor. Kabloların zeminde tasarım unsuru olarak kullanıldığı bölümde yayın odaları, ofisler ve toplantı odası bulunuyor.

Jale Yılmabaşar'a ait pano taşınırken.

Yapım ve taşınma sürecinin bir başka zorlu aşaması da Vakko'nun Merter'deki binasında bulunan Bedri Rahmi Eyüboğlu, İlhan Koman, Jale Yılmabaşar ve Nevzat Yüzbaşıoğlu'na ait olan her biri büyük öneme sahip eserlerin buraya getirilmesi olmuş. Eserler, binanın giriş, müze katı, kütüphane gibi yerlerine sergileniyor.

Emine Merdim Yılmaz
Kaynak: http://www.1insaat.com/tribe/textdetail/id/56735

Tulip Turkuaz: Projenin yer aldığı arsalar satılıyor


Emlak Konut GYO’nun Tulip Gayrimenkul ile birlikte hasılat paylaşımı modeliyle inşa ettiği ve mayıs ayında sözleşmesini tek taraflı olarak feshettiği Tulip Turkuaz projesinde yeni bir aşamaya daha gelindi.

Emlak Konut, şu anda Tulip Turkuaz projesinin üzerinde yer aldığı ve üç parselden oluşan 116 bin 483 metrekarelik arsayı satışa çıkaracağını açıkladı. Ispartakule 3. Bölge’de yer alan arsanın ihale tarihi ise 15 Temmuz 2010 olarak belirlendi. İmar planlarında ikisi konut, biri ticaret alanı olarak değerlendirilen arsalar, gelir paylaşımı yöntemiyle ihale edilecek.

Emlak Konut GYO, 27 Mayıs 2010 tarihinde feshettiği proje doğrultusunda; konut satış yetkisinin fesih tarihinden itibaren kaldırılarak firmanın satış yapamayacağını açıklamıştı. Ardından Tulip Gayrimenkul’den şantiyenin de boşaltılmasını isteyen Emlak Konut, bu isteğin yerine getirilmemesi üzerine şantiyeye çevik kuvvet desteği isteme noktasına dahi gelmişti.

Tulip Gayrımenkul’ünTürkiye’deki ilk çalışması olan Tulip Towers ve Tulip Turkuaz projesinde toplam 1150 konut projelendiriliyor. Tulip Turkuaz, konuyu Hollanda hükümetine aksettirmiş ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül nezdinde girişimde bulunulmasını istemişti.


Kaynak: Milliyet

İnşaat Sektörü 2010'un İlk Çeyreğini Keyifsiz Geçirdi

Türk İnşaat Malzemeleri Sanayicileri Derneği (İMSAD) tarafından yayınlanan inşaat sektörünün ilk çeyreğini analiz ettiği raporu çarpıcı sonuçlar içeriyor. Raporda ilk göze çarpan nokta gerek konut satışları gerekse yapı ruhsatı izinlerinde ivme kaybının olması. Konut projelerinde doğuya olan yönelimin durması bir başka dikkat çekici sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Küresel krizin Türk gayrimenkul sektör trendlerinde yaşattığı bir diğer değişim de yatırımların gayrimenkul ekseninden konut eksenine kayması. İMSAD, bu yeni trendin önümüzdeki dönemde artarak devam edeceğini öngörüyor. İkinci çeyrekte sektörün hava durumuna dair beklenti ise ilk çeyrekten daha güneşli olacağı.

İMSAD'ın yayınladığı, sektörün 2010 yılının ilk çeyreğini değerlendirdiği raporunda rakamlar olumlu sonuçlar ortaya koymuyor. Gerek konut satışları verileri gerekse yapı ruhsatı izinlerinde ivme kaybına işaret ediliyor. Bunda mevsimsel etkinin yanı sıra hızlı artan gayrimenkul fiyatlarının da etkili olduğu belirtiliyor.

Konut Satışları Ekonomik Krizden Beri En Düşük Seviyesiyi Gördü

Son açıklanan TÜİK verilerinde konut satışlarında hızlı bir düşüş olduğu görülüyor. 2008'in son çeyreğinde konut satışlarının 92.516 ile dip yaptığı gözlemlenmişti. Krizin en yoğun hissedildiği dilimde yaşanan bu gerileme sonrasında KDV ve harç indirimi ile faiz indirimleri sonucunda artan konut talebi görünümün değişmesini sağlamış, konut satışları 2009'un ilk çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre yüzde 17,67 artarak 108.861 düzeyine ulaşmıştı. Oluşan bu trend 2009 yılının ikinci çeyreğinde daha da hızlanmış, konut satışları bir önceki çeyreğe göre yüzde 78,89 artarak 194.743'e gelmişti. Ancak üçüncü çeyrekte satışlar hız kesmiş inşaat sektörünün yeterli desteği almamasına da bağlı olarak konut satışları bir önceki çeyreğe göre yüzde 42,53 düşüş kaydederek 111.913'e gerilemişti. Son çeyrekte rakam 116.229 düzeyinde kaldı. Bu veri bir önceki çeyreğe göre yüzde 3,86, bir önceki yılın aynı dönemine göre ise yüzde 25,63'lük bir artışı ifade ediyor.

Rapor artış trendinin 2010'un ilk çeyreğinde şok bir düşüş ile kesildiği ve 85857 adet konut satışı ile ekonomik krizden beri en düşük seviyesini gördüğünü belirtiyor. Bu rakam bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21,13, bir öndeki çeyreğe göre ise yüzde 26,13'lük düşüşe işaret ediyor.

Gayrimenkül Fiyat Artışları Konut Satışlarını Düşüşünde Etkili

Konut satışlarındaki gerilemede gayrimenkul fiyatlarının yüksek olması etkili olduğu belirtiliyor. Rapora göre Merkez Bankası'nın gösterge faizleri tarihi düşük seviyelerde tutması sonrasında gayrimenkule talebi gören arz ayağı fiyatları yükseltme yoluna gitti ve konut satışları rakamında gerileme yaşandı. Rakamların yılın ikinci çeyreğinde mevsimsel etkilerle birlikte yukarı yönelmesi bekleniyor.

Doğuya Yönelik Konut Projelerinde Durma Yaşandı

Bölgesel olarak bakıldığında İstanbul'da konut satışlarının Türkiye ortalamasının altında yüzde 24,79'lük bir azalış kaydettiği görülüyor. Ankara ile birlikte en fazla konut satışının yaşandığı İstanbul yine ticaretin merkezi olma özelliği ile ön planda.Bununla birlikte konut projelerinde doğuya yönelimin durduğu anlaşılıyor.

Gayrimenkul Yatırımcısı Dikkatini Ticari Binalara Çevirdi

İlk çeyrekte gayrimenkul yatırımcısının belirgin bir şekilde ticari binalara kaydığı görülüyor ve bunun bir sonucu olarak konut satışlarının gayrimenkul satışlarındaki payı geriliyor. Bu trende temel neden olarak alışveriş merkezi gibi büyük yapıların yeni yaşam alanı oluşumlarındaki etkinlik gösteriliyor. Yine ticari gayrimenkulün kira getirisinin yüksek olması, bu türe yönelik talebi artırıyor. Bu yeni eğilimin önümüzdeki dönemde artarak devam edeceği düşünülüyor. Bununla birlikte gayrimenkul sektöründe gerek konut satışları rakamları gerekse yapı ruhsatları verisiyle çizilen olumsuz görünümün 2010'un ikinci çeyreğinde olumlu yönde değişmesi bekleniyor.

Kısa Dünya Turu

- Rapordan elde edilen bilgiler çerçevesinde ABD'de Nisan ayı rakamları inşaat sektörüne ilişkin karışık sinyaller verdiği anlaşılıyor. Oluşan rakamlarda yeni başlayan ve tamamlanan konut inşaatlarındaki artış olumlu değerlendirilirken, diğer göstergelerin beklentilerin altında kaldığı görülüyor. Rakamlarda aylık bazda bir trend yakalanamamış olması dikkat çekici.


Kaynak: http://www.1insaat.com/tribe/textdetail/id/56736