31 Temmuz 2012 Salı

Dönmez'den, Çeşme'ye ikinci otel geliyor

Alaçatı da geçen yıl Casaoliva Otel'i 4 milyon dolarlık yatırımla açan Kuryap Yönetim Kurulu Başkanı Muhsin Dönmez, şimdi de Dalyanköy'de 15 milyon TL'lik yatırımla otel ve rezidans kuruyor
İzmir'in önde gelen inşaat müteahhitlerinden biri olan ve 25 yıldan bu yana yüz binlerce metrekare fabrika, alışveriş merkezi, depo, iş merkezi, okul ve yurt inşaa eden Kuryap Yönetim Kurulu Başkanı Muhsin Dönmez, Çeşme'Ye ikinci otelini kuruyor. Alaçatı da geçen yıl Casaoliva Otel'i 4 milyon dolarlık yatırımla hizmete açan Dönmez, şimdi de Dalyanköy'de 15 milyon TL'lik yatırımla otel ve rezidans kuruyor. İnşaata kısa süre önce başlayan ve temel atan Dönmez, Sakızlıkoy'un ilk turizm tesisi yatırımını hayata geçirecek.
Casa de Playe Otel ve rezidans projesinin temelini attıklarını ve inşaatın hızlı bir şekilde devam ettiğini belirten Kuryap ve Depaş Yönetim Kurulu Başkanı Muhsin Dönmez, Çeşme'ye ikinci oteli kazandıracaklarını söyledi.

2014'TE BİTECEK

2014 yılı yaz aylarında projeyi tamamlayacaklarını açıklayan Dönmez, "Alaçatı'da geçen yıl Casaoliva Otel'i hizmete açtık. Dalyanköy'deki otel ve rezidans projemizle de Çeşme turizmine ikinci tesisimizi kazandırmış olacağız. Nisan ayında ruhsatlarımızı aldık. Ardından şantiyemizi kurarak, çalışmaya başladık. Şu anda tesisin temelini attık. Hızlı bir şekilde inşaat sürüyor. 95 odalı otel ile 32 tane rezidans dairesinden oluşacak proje birbirinden bütünüyle bağımsız olacak. Sakızlıkoy'un ilk turizm yatırımı olacak. Projede termal açık havuz, plaj ve her türlü sosyal tesis yer alacak" dedi.
Projede 16 bin metrekareye yakın inşaat alanı olduğuna dikkat çeken Dönmez, toplam 15 milyon TL'lik bir yatırım yapılacağını kaydetti. İnşaat sektöründen sonra turizmde de iyi bir noktaya gelmeyi planladığını vurgulayan Dönmez, Çeşme turizmine katkı sağlamaya devam edeceklerini kaydetti.

YENİ PROJELER
Bugüne kadar taahhüt işlerine ağırlık verdiklerini bundan sonra gayrimenkul yatırımları ile öne çıkmak istediklerini açıklayan Dönmez, Yenişehir'de de 20 bin metrekare alanda iş merkezi kuracaklarını söyledi. 40 milyon TL yatırımla bu projeyi hayata geçireceklerini anlatan Dönmez, Bayraklı yeni kent merkezinde de iş merkezi projesi üzerinde çalıştıklarını vurguladı.

"Umudumuz kentsel dönüşüm ve EXPO"
İzmir'de kentsel dönüşüm projeleri ve EXPO yatırımlarının sektörlerine büyük bir hareketlilik getireceğini açıklayan Muhsin Dönmez, bu projelerden umutlu olduklarını söyledi. Kentsel dönüşüm projelerine de talip olduklarını anlatan Dönmez, "Kentsel dönüşüm projeleri İzmir'de sektörümüzü büyütecek. Birçok firma bu konudaki projelerini hazırlıyor. Bizde uygun olursa kentsel dönüşüm projelerinde yer almak istiyoruz. EXPO'yu kazanmamız halinde de büyük bir hareketlilik bekliyoruz. Hükümetin altyapı projeleri de sektörümüze olumlu katkı yapıyor. Altyapı yatırımlarının tamamlanmasının ardından İzmir ve Çeşme'de birçok yeni yatırımında önü açılacak" diye konuştu.

Kaynak: Yeni Asır, Murat Şahin - 30.07.2012

30 Temmuz 2012 Pazartesi

İzmir modanın başkenti olmak için harekete geçti

Ege Bölgesi'nde modaya yön veren kurumlar, İzmir'in markalaşmasına ve ticaretine katkı sağlamak amacıyla, ''İzmir Fashion Time'' adıyla organizasyon düzenleyecek.

Ege İhracatçı Birlikleri'nde düzenlenen toplantıda organizasyon hakkında bilgi veren Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Emre Kızılgüneşler, İzmir'in üst düzey organizasyonlar yapmasına rağmen, ulusal ve uluslararası platformda çok yer almadığını belirtti. Kızılgüneşler, İzmir'i moda ve yaşam içeriğinde gündeme getirmek için şehirde hazır giyim ve moda sektörü öncelikli olarak yapılan etkinlikleri ortak zaman diliminde ve tek ana konsept içinde birleştirmeyi kararlaştırdıklarını söyledi.
''İzmir Fashion Time'' adıyla yapılacak organizasyonda, moda tasarım yarışması, gelinlik, damatlık ve abiye giyim fuarı, gelinlik tasarım yarışması, alışveriş festivali, moda günleri, moda sergisi, konferans ve paneller, sokak modası fotoğraf sergisi ve defilelerin yer alacağını kaydeden Kızılgüneşler, ''Bu organizasyon İzmir'in ulusal ve uluslararası bilinirliğini artırarak, markalaşma sürecine katkı sağlayacak'' dedi.

Organizasyona moda tasarımcısı Elie Saab ve model Adriana Lima gibi ünlü isimlerin katılmasını planladıklarını ifade eden Kızılgüneşler, İzmir Fashion Time'ın EXPO 2020 adaylık sürecine de olumlu yansıyacağını ifade etti. Kızılgüneşler, organizasyonu geleneksel hale getirerek, her yıl düzenleyeceklerini sözlerine ekledi.

Ege Giyim Sanayicileri Derneği Başkanı Özcan Torun da, İzmir'in hakettiği kadar tanınmadığını, organizasyonun önemli bir tanıtım olacağınısöyledi.

İZFAŞ Genel Müdür Vekili Mehmet Şakir Örs de, kentin gelinlik fuarında büyük bir başarı yakaladığını, İzmir Fashion Time ile çıtayı yükselterek modanın ve tasarımın başkenti olmak için harekete geçtiklerini kaydetti.

13 Şubat 2013'te başlayacak ve 10 gün sürecek organizasyon Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, İzmir Ticaret Odası, Ege Bölgesi Sanayi Odası, Ege Giyim Sanayicileri Derneği, İZFAŞ, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, sektörel ilgili kişiler ve organizasyon şirketleri, yerel yönetimler ve İzmir Kalkınma Ajansı işbirliğinde yapılacak.

Kaynak: Akşam, 30.07.2012

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Gerenpark Otel icradan satılık

Aydın Kuşadası'nda bulunan Gerenpark Otel icradan satışa konuldu. Çevresinde çok sayıda tatil köyünün yer aldığı otelin icradan satışı eylül ayında yapılacak.
Kuşadası 1. İcra Müdürlüğü'nün satış işlemlerini yaptığı Gerenpark Otel'in icradan satış bedeli 2 milyon 345 bin TL olarak belirlendi. 36 odalı otelin ilk icradan ihalesi eylül ayında yapılacak.
İcraburada.com isimli icra-ihale sitesinde yer alan şartnameye göre otelin ilk icradan satışı 7 Eylül'de yapılacak. İlk ihalede alıcı çıkmaması durumunda otelin ikinci icra ihalesi 17 Eylül'de yapılacak.
Edinilen bilgilere göre otelin icradan satışını kredi alacağı bulunan bir bankanın istediği anlaşıldı. İcradan satış bekleyen otelin çevresinde Pine-Bay Tatil Köyü, Adaland Aquapark, Prenses Otel ve Kuşadası Kongre Merkezi bulunuyor.

Kaynak: Hürriyet, 28.07.2012

İzmir'in 'Uçan Yol' projesinde yeni ihale

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Karayolları'nın Konak Tüneli sebebiyle iptal ettiği "Uçan Yol" projesini revize ederek, 1,2 kilometrelik bölümü için yeniden ihaleye çıkıyor.

Halk arasında, viyadük yüksekliği sebebiyle "Uçan Yol" olarak adlandırılan projeye göre Yeşildere Caddesi'nin paralelindeki Meles Çayı ve raylı sistem, Menderes Caddesi'nden Onat Caddesi'ne kadar köprülü kavşakla aşılarak kesintisiz ulaşım sağlanacak. Yeşildere'den Onat'a kadar oluşturulacak katlı kavşakla hem Buca'ya giriş yapılıp üst bölgelerine gidilebilecek hem de Buca'dan Yeşildere yoluyla Konak, Karabağlar ve Gaziemir istikametine ulaşılabilecek. Büyükşehir Belediyesi, bu proje için şimdiye kadar toplam 17,7 milyon lira kamulaştırma bedeli ödedi. Otogara kadar uzanacak diğer kısımlar için de yeni imar yolları oluşturmak üzere proje çalışmaları başlatıldı.
BUCA TRAFİĞİ RAHATLAYACAK
- Şehir merkeziyle Bornova ve Karşıyaka yönünden Yeşildere Caddesi'ni kullanarak Buca'ya gitmek isteyenler, Mehmet Akif Caddesi'ndeki trafik yoğunluğuna girmeden, kestirmeden Menderes Caddesi-Şirinyer-Gürçeşme-Ufuk ve İşçievleri üzerinden Evka-1 ve İzkent'e ulaşabilecek.
- Buca'dan Bornova ve Karşıyaka ile şehir merkezine ulaşmak isteyenler, yeni güzergâh üzerinden Yeşildere Caddesi'ne çıkarak istedikleri istikamete gidebilecek.
- Bu güzergâh üzerinde bulunan Çamlık, Mehtap ve İsmet Paşa mahallelerine ulaşım da kolaylaşmış olacak.
- Buca'ya giriş çıkışı sağlayan Mehmet Akif ve Menderes caddelerindeki trafik yükü hafifleyecek.
- Buca, Çamlıkule bağlantı yolundan sonra ikinci bir güzergâh kazanmış olacak.
- Buca Şirinyer üzerinden Karabağlar ve Gaziemir istikametine gitmek isteyenler, Mehmet Akif Caddesi'ni kullanmak zorunda kalmadan, yeni yol üzerinden Yeşildere'ye çıkarak istedikleri yere gidebilecek.
- 7,5 kilometrelik güzergâh tamamlandığında, hem Buca'dan hem de Gürçeşme, Eşrefpaşa, Yeşilyurt, Bozyaka, Eskiizmir, Karabağlar ve Yeşildere gibi semtlerden otogara ulaşım kolaylaşmış olacak.

Kaynak: LOJIPORT, 25.07.2012
Şu habere de bakın: Tıklayın

Ilıca Otel'den yeni bir yatırım hamlesi

Ekim ayında, otelin bahçe kısmındaki 4 bloğu yıkarak oluşturulacak 8 bin metrekare alanda inşaata başlanacak

Ilıca Otel Genel Müdürü Yakup Demir, "Çeşme'deki kongre merkezi açığını bu yatırımla kapatacağız" dedi
Özilhan ve İzmirli Özkardeş ailelerinin ortaklığı ile Çeşme turizmine 7 yıldır hizmet veren Ilıca Otel, yeni yatırım hamlesine başladı. Geçen yıl 3 milyon euro yatırımla Çeşme'nin ilk su parkını hizmete açan Ilıca Otel, 2013 yılında da Çeşme'ye kongre merkezi ve standartı yüksek otel odaları kazandıracak. Otelin bahçe kısmındaki 4 bloğu yıkarak oluşturulacak 8 bin metrekare alanda Ekim ayında inşaata başlanırken, toplamda 5 milyon euro üzerinde yatırım gerçekleştirilecek. Yatırımla birlikte kongre merkezi sıkıntısı nedeniyle Antalya ve Kıbrıs'a giden toplantıların kış aylarında Çeşme'de yapılması ve bölge turizminin 12 aya çıkarılması amaçlanıyor.

BİN 200 KİŞİLİK SALON

Ilıca Oteli'ni 2005 yılında 550 yatak kapasitesi ile hizmete açtıklarını dile getiren Ilıca Otel Genel Müdürü Yakup Demir, son 7 yılda yatırımlarını ara vermeden sürdürdüklerini kaydetti. Son olarak geçen yıl 3 milyon euro yatırımla Çeşme'nin ilk su parkını hizmete aldıklarını dile getiren Demir, "Geçen hafta yapılan yönetim kurulu toplantısında da yeni yatırım kararını onayladık. Projeleri tamamlanan kongre merkezi ve ilave nitelikle otel projemizin inşaatına 7 Ekim tarihinde başlamayı planlıyoruz. Projemizi otelimizin hemen yanında bulunan eski 4 bloğu yıkarak yaratacağımız 8 bin metrekarelik alanda hayata geçireceğiz. Yatırım tutarını 5 milyon euro olarak belirledik. Çeşme'deki kongre merkezi açığını bu yatırımla kapatacağız. Kongre merkezinde bin 200 kişilik bir salon, yüzer kişilik 4 toplantı salonu, 50 kişilik 2 tane salon yer alacak. Komplekste ayrıca 400 kişilik fuaye salonu da bulunacak. İnşaatımızı kısa sürede tamamlayarak, kongre merkezini ve yeni otel odalarımız 19 Mayıs 2013 tarihinde tamamlamayı amaçlıyoruz. Kongre salonunun bitmesiyle sadece Ilıca Otel değil, Çeşme'deki diğer otellere de kongrelerin konaklamalarını aktararak fayda sağlayacağız" dedi.

TERMAL MAĞARA

Önceki yıllarda Çeşme'deki yetersiz kongre ve toplantı salonu nedeniyle birçok organizasyonu Antalya ve Kıbrıs'a kaçırmak zorunda kaldıklarını anlatan Demir, bu yatırımla kongre turizmindeki paylarını da artıracaklarını kaydetti. Çeşme'de bütün çabalarına rağmen sezonun Eylül ayı sonunda kapandığını, bu yatırımla Çeşme turizmini 12 aya çıkarmayı amaçladıklarını ifade eden Demir, "Ayrıca termal turizmden daha çok fayda sağlamak için farklı projeler planlıyoruz. Bu konuda da yatırımlarımız sürecek. Yurtdışında örnekleri olan bir termal mağara kurma planımız var. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor. Bizim bütün amacımız Çeşme'de 12 ay turizm. Çeşme'deki diğer turizmci arkadaşlarımız da aynı düşünceleri paylaşıyor. Bu amaçla da gece gündüz çalışıyoruz" diye konuştu.

Otelin yiyecekleri organik tarladan
Ilıca Otel Genel Müdürü Yakup Demir, O dönemlerde adı Ilıca Motel olan tesisleri, 1996 yılında 66 oda 132 yatak kapasitesiyle Özilhan ve Özkardeş kuruluşu olan Oden İnşaat Turizm Ticaret'in satın aldığını söyledi. Oteli ilk etapta 300 yatak kapasitesine çıkardıklarını, daha sonra 2005 yılında 5 yıldızlı Ilıca Oteli Çeşme turizmine kazandırdıklarını açıklayan Demir, şöyle konuştu: "Çeşme'de kendi kategorisinde memnuniyeti en yüksek otel konumuna geldik. Türkiye'de düğün ve organizasyon mekanları içinde 6'ncı sırada yer aldık. Son 7 yılda 200 düğün, 30 konser yaptık. Dubai'den, Amerika'ya her milletten 25 yabancı çifti Çeşme'de evlendirdik. Yalnızca düğün için 15 bine yakın turisti Çeşme'ye getirdik. Geçen yıl hizmete aldığımız Su parkının da Çeşme turizmine ilave katkısı yüzde 10 civarlarında oldu. Misafirlerimize doğal yiyecek sunabilmek için Mamurbaba mevkiinde kendilerine ait tarım arazisinde kendi yiyeceğimizi organik olarak üretmeye ve sunduğumuz yiyeceklerin yüzde 80'lik kısmını bu araziden temin etmeye başladık."

Kaynak: Yeni Asır - Murat Şahin, 26.07.2012

26 Temmuz 2012 Perşembe

Porselen evler

İzmir’in önde gelen inşaat firmalarından İzka’ın grup şirketleri Hiperbol ve Gültekinler, yeni projeye başladı. Kentte bir ilke imza atılan Beyaz Nokta’da dış cephe porselenle kaplandı.
Mavişehir’in değişen yüzüne yenilik getiren proje olarak nitelendirilen Beyaz Nokta’da dairelerin satışına başlandı. Hiperbol İnşaat ve Gültekinler İnşaat ortaklığının ürünü butik projede sadece 3+1 konseptine yer verilerek, en geniş metrekareye sahip yaşam alanları oluşturuldu. 170-194 metrekare arasında alternatifleri bulunan dairelerde, akıllı ev sistemi mevcut. Fiyatlarının 475 bin TL’den başladığı Beyaz Nokta’da, kişiye özel ödeme koşulları sağlanıyor. Proje, Mavişehir’in merkezinde, ana caddede, otobüs ve metro istasyonlarına 5 dakika yürüme mesafesinde bulunuyor.



Evlere özel hizmetAlışverişe gitmek için araba kullanmaya da gerek yok. Zeminde bulunan 3M sayesinde siparişler entegre sistemiyle evlere özel hizmet olarak sunulacak. Akıllı ev sistemi, güvenliği, parmak izi tanıma sistemiyle sağlıyor. Projede aynı zamanda, evinizi uzaktan kontrol edebilmeniz mümkün. Otomatik panjurlara ve ışık sistemine uzaktan müdahale edilerek, otomasyon sistemi sağlanıyor. Beyaz Nokta’da malzeme kalitesinin yüksekliği dikkat çekiyor. Zeminde, doğal ahşap lamine parke, ankastre ürünler Franke, dış doğramalar Rehau, musluklar Grohe, lavabolar ise Duravit marka. İç kapılar, dolaplar ve mutfaklar özel tasarlandı. Projede, İzmir’de bir ilk gerçekleştirilerek dış cephede porselen kaplama kullanıldı.


İnşaatta güç birliğiHiperbol İnşaat sektöre ilk adımını 1997’de attı. Firmanın yaptığı projelerden bazıları şöyle: Karşıyaka Metro inşaatı ve istasyon yapımı. Manisa Telekom yönetim ve servis binası ile tesis, bakım, onarım ve müşteri konsept geliştirme işleri. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi inşaatı. İzmir TireCity Özel Konut Projesi. 25 yılı aşkın birikimi ve tecrübesiyle uluslararası standartlarda hizmet sunan Gültekinler İnşaat ise Çiğli Güneş Park Evleri, Bornova Park Evleri, Kent Park Evleri ve Gümüş Evleri projelerini hayata geçirdi.



Pay almak için ortaklık şart
İzmir’de prestijli projeleri hayata geçiren Güçlü Yunusoğlu İnşaat’ın yönetim kurulu başkanı Güçlü Yunusoğlu, kentteki gayrimenkul sektörüyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. EGİAD Yarın Dergisi’ne konuşan Yunusoğlu, İzmir’in gayrimenkul sektöründe hızlı bir gelişme içinde olduğunu belirterek, pazardan İzmirli firmaların daha fazla pay alabilmesi için iş birliği yapması gerektiğini aktardı.
İzmir’deki pazarda gözü olanların sadece İstanbul’dan gelen firmalar olmadığını ifade eden Güçlü Yunusoğlu, “Bir de faktöring şirketleri var. Parayı bir şekilde piyasaya sunma derdinde. Bunu dikkate alırsak elimizi çabuk tutmamız gerekiyor. EGİAD içinde 2-3 arkadaşımız var. Ama henüz doğru zamanı bulamadık. Çok geç kalmamak da lazım. Sadece toplantı yapmakla olmuyor. Bireysel egoları bir kenara bırakmamız gerekiyor. Eğer bizler bir paylaşım içinde olmazsak ve ortaklık kurmazsak bu pastadaki pay elimizden gidecek” uyarısında bulundu.
Yıkıp yeniden yapmak değil
Kentsel dönüşümle ilgili de açıklamalarda bulunan Yunusoğlu, şöyle konuştu: “Aslında bu konu yarım kaldı ve içim biraz daraldı. Kentsel dönüşüm demek yıkıp tekrardan yenisini yapmak değil. Benim kafamdaki kentsel dönüşüm, insan ve çevre dokusuyla birlikte şehir planlamacılarının da olduğu bir yapı. İnciraltı’nda yeni ve yaşanabilir bir alan yaratılmalı. Keşke daha önceden bitişik nizam tercih edilmeseydi. Bugün Karşıyaka’da bu farkı görürsünüz. ”

Kaynak: Mete Tamer OMUR , 26.07.2012 - Hürriyet

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Mahvedilen İstanbul

Andrew Finkel'ın New York Times'da Yenikapı üzerine yazdığı makale...
Marmara Denizi kıyısında konumlanan Yenikapı, İstanbul'un yanı sıra dünyanın en önemli tarihi yerleşim bölgelerinden biridir. 2004 yılında, burada yer alacak metro istasyonu için yapılan kazılar esnasında, bir Bizans Limanı'nın yanı sıra 36 geminin de içinde bulunduğu çok sayıda kalıntı ortaya çıkarıldı. Gemilerde yer alan kargo ve yükler bile tek başına Ortaçağ'da bölgedeki yaşam hakkında özgün bir rehber niteliği taşıyor.
Harvard Üniversitesi tarih profesörü Michael McCormick kalıntılardan "bizim dönemimiz için piramitlerin keşfi" olarak bahsetmişti. Bölgede yapılan kazılarda aynı zamanda geç neolitik döneme ait 8.000 yıllık insan kalıntılarının bulunması, İstanbul Boğazı oluşmadan yani kara Avrupa ve Asya olarak ikiye bölünmeden önce de bölgede yerleşim olduğunu ortaya çıkardı.
Günümüzde İstanbul'a verilen hasar, 4. Haçlı Seferi sırasında Haçlıların Konstantinapolis'e verdiği hasarla boy ölçüşebilir. 1202'de Bizans döneminde Latin istilacılar şehri din adı altında yağmaladılar, günümüzde ise şehir ilerleme ve kazanç adı altında yağmalanıyor.
Birçok büyük şehir gibi İstanbul'da modern metropolün çok geniş altyapısal ihtiyaçlarının, tarihi geçmişinin dar geçitleri arasına sıkıştırılmaya çalışılmasının problemleri ile yüzleşiyor. 2004 yılında bulunan kalıntıların ardından itibarlarını göz önünde bulundurarak şehir otoriteleri, arkeologların çalışmalarını tamamlayabilmeleri için büyük bir ihtiyaç olan metro istasyonunun yapmının ertelenmesine sancılı bir süreç sonunda karar verdi.
Ve yine itibarı için 2010 yılında Belediye, Yenikapı'nın sadece tünel ve metro istasyonu olarak değil aynı zamanda şehrin altında gömülü 1.000 yıllık geçmişin vitrini olacak arkeolojik bir park olarak yeniden ele alınarak inşa edilmesi için uluslararası bir yarışma organize etti. Nisan ayının ortalarında kazanan üç proje açıklandı ve kazananlara bir araya gelerek bir konsorsiyum oluşturmaları ve ortak bir plan hazırlamaları teklif edildi.
Fakat sonrasında merkezi hükümetten gelen bir emirle, belediye bomba niteliğinde bir açıklama yaptı. Oldu bittiye getirilmiş plana göre Yenikapı'da mitingler, gösteriler ve açıkhava etkinlikleri için kullanılmak üzere 270 bin metre kare büyüklüğünde denizin doldurulması ile oluşturulacak bir meydan yaratılacaktı.
Tarihi Yarımada'nın kıyısında bu şekilde dairesel bir büyüme yaratmayı istemek ciddiye alınamayacak kadar budalaca bir istek. Böyle bir şeyi istemenin Sen Nehri'ni düzlemekten veya Colosseum'u futbol stadına çevirmekten bir farkı yok.
Neden birileri Ayasofya ve Sultanahmet Camii gibi şahaserlerlerin yanıbaşında böylesine korkunç büyüklükte, metruk, boş bir alan yaratmak ister ki? Cevabı kimse bilmiyor çünkü Yenikapı için önerilen bu proje Ankara'da kapalı kapılar arkasında, kamunun bilgisi dışında tezgahlandı.
Makul olmak için fazla bayat olan bir açıklama şu şekilde, İstanbul çevresinde devam eden çok sayıdaki kazı ve tünel çalışmasını sürdüren müteahhitlerin molozları boşaltmak için boş bir alana ihtiyaçları var.
Bİr diğer açıklama ise projenin bir güç gösterisi, Erdoğan hükümetinin İstanbul'da kalıcı ve görünür bir işaret bırakmak için son teşebbüsü olduğu şeklinde. Yapılıyor çünkü yapılabilir.

 Kaynak: ARKİTERA, 25.07.2012
Yazının orjinal metni için lütfen tıklayın

22 Temmuz 2012 Pazar

Tepecik’teki hastaneler yıkılacak

İzmir İl Koordinasyon Kurulu’nun bu yılki üçüncü toplantısı, İzmir Vali Yardımcısı Şahin Aslan’ın başkanlığında yapıldı.

Bölge ve kurum müdürlerinin, kaymakamların, ilçe belediyelerinden yetkililerin katıldığı toplantıda kentin sorunları, aksayan yatırımlar ve nedenleri tartışıldı. Bir ay önce Samsun’dan İzmir’deki Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’ne atanan Abdülkadir Uraloğlu da toplantıda Konak Tüneli ile ilgili bilgi verdi. Toplam bin 570 metrelik çift tüplü Konak Tüneli’nin 16 metrelik bölümünün kazıldığını, köprü temellerinin atıldığını belirten Uraloğlu, imar planı projesinin Büyükşehir Belediyesi’ne sunulduğunu, onaylanmasının ardından önümüzdeki ay çalışmalara başlayacaklarını söyledi.

Toplantıda söz alan İzmir İl Sağlık Müdürü Mehmet Özkan da, Bayraklı’da yapılacak 2 bin yataklı, yatırım tutarı 1 milyar lirayı bulan sağlık kampüsünün ihalesi için sayının, 13 şirketten üçe düşürüldüğünü, Sağlık Bakanlığı’nın üç şirketten biriyle sözleşme yapmasıyla üç yıl sürecek inşaata başlanacağını anlattı. Özkan, Yenişehir’de bölgesindeki hastaneleri içine alacak kampüs için çalışmalara başlandığını, bölgedeki hastane binalarının yüzde 80’inin yıkılarak yenileneceğini söyledi.

Kaynak: Emlak Sektörü Takipte, 19.07.2012

'Ölüm ovası'na konut furyası


TOKİ 2006 yılında Hacı Mehmet Ovası nda inşaata başlayınca arkası geldi. Belediye kat iznini arttırdı, birçok inşaat şirketi bölgeyi şantiyeye çevirdi. Fotoğraf: İDRİS EMEN
Yalova'da tartışmalı olarak imara açılan ve depremde binlerce can alan bataklık ovaya önce TOKİ girdi ardından yüzlerce yeni bina yapıldı.

YALOVA- 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nde en fazla binanın yıkıldığı yer olan Hacı Mehmet Ovası’na önce TOKİ’nin girmesi ardından yüzlerce konut inşa edilmesi tartışma yarattı. Afet İşleri Genel Müdürlüğü 2 bine yakın insanın enkaz altında yaşamını yitirdiği için ‘ölüm ovası’ olarak adlandırılan bölgeye Önlem Şartlı Alan statüsünde iki kat sınırı getirmişti. Ancak TOKİ 2006 yılında kendi imar planını yaparak ovaya dört katlı konutlar inşa etmeye başladı. 2008 yılında 1152 konut tamamlanarak hak sahiplerine teslim edildi. TOKİ inşaatı tamamlandıktan sonra bölge, inşaat sektörünün gözdesi haline geldi. Belediye bölgeyi yatırımcılara cazip kılmak için iki değişiklik daha yaptı: Kat izni ikiden üçe çıkartıldı ve imar planlarında ova ‘düşük yoğunluk’tan ‘orta yoğunluklu’ konut alanına çıkartıldı. Bu şekilde ölüm ovası adım adım şantiyeye döndü. “Ev alacak olsam TOKİ’yi tercih ederim” diyen Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan bile TOKİ’nin depremde yerle bir olan alana binlerce konut yapmasını eleştirerek “Yapılana akıl erdirmek mümkün değil” diyor.
Ova adeta 1980’lerde yaşadıklarının tekrarını yaşıyor. 1986’da uzun tartışmalar sonunda belediye meclisinin kararıyla bataklık doldurulmuş ve ova imara açılmıştı. Müteahhitlerden büyük ilgi gören arazi, kısa zamanda beş katlı lüks blokların yükseldiği bir toplu konut alanı haline gelmişti. Depremin en çok tartışılan yeri haline gelen ‘ölüm ovası’nda Mesa 1 ve Mesa 2 isimli lüks siteler çökünce 100’e yakın kişi ölmüştü. 99 depreminde ovanın tamamında 1000 ile 2 bin arasında insan enkaz altında kalmıştı.
Depremden 10 yıl sonra Yalova Belediyesi bölgede kat yüksekliğini üçe çıkardı. 2010’da büyük ölçekteki 1/25000’lik planı değiştirme şartı gözetilmeden usulsüz bir şekilde küçük ölçekli 1/1000 ve 1/5000’lik imar planlarında ova ‘düşük yoğunluk’tan ‘orta yoğunluklu’ konut alanına dönüştürüldü.
2011’de ise ova, 1/25000’lik üst ölçekli planda da Belediye ve İl Meclisi’nin onayıyla ‘orta yoğunluklu’ konut alanına dönüştürüldü.

Belediye: Rantabl değildi
Yalova Belediye Başkan Yardımcısı Ahmet Özsümer, şantiyeye dönüşen ovadaki şantiye görünümünü “Depremden beri kullanılmıyordu, insanların yürümeye bile çekindiği bir alandı. Şu an Yalova’nın en hızlı gelişen mahallesi” diye övüyor:
“Düşük yoğunluk ve iki kat kısıtlaması buraya yatırımcının girmesini engelliyordu, rantabl değildi. Kimse el atmıyordu. 2009’da burada sadece TOKİ vardı, konutlarda yaklaşık 3000 kişi oturuyordu. Ardından da inşaat sektörü bölgeye geldi. Tahminimce nüfus o zamandan beri yüzde 50 artmıştır. Burada üçer katlı, tabana yayılmış, gayet güzel yapılar oluştu. Kafamıza göre bir şey yapma şansımız yok. Bize göre burada yapılması gerekeni yaptık.”
Şehir plancısı Mehmet Gürel ise yoğunlukta yapılan değişikliği şöyle özetliyor: “Eskiden bir villa yapabiliyordunuz, şimdiyse altı daireli bir apartman.”
“Yine aynı filmi izliyoruz” diyen Yalova’daki mimar, mühendis ve jeologların hem arazinin yapılaşması hem de TOKİ inşaatlarının kalitesiyle ilgili ciddi endişeleri var.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yalova Temsilcisi Özgür Bayraktar: “Burası bataklık. Zemin diye bir şey yok. 99 depreminde bu ovanın yüzde 80-90’ı yıkılmıştı. İmara açılması çok büyük hata. Türkiye’de yapı denetimi zaten bir muamma. TOKİ de kanun gereği kendi ruhsatını kendi alıyor, yapı denetimi ciddi bir soru işareti.”

Ahmet Ercan: Yeşil alan olarak kalmalıydı
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan: “Bir ev alacak olsam, TOKİ’den alırım” demiş ve sonra “Yalova hariç” diye eklemişti. Ercan, TOKİ’nin bölgedeki yapılaşmasını eleştirerek şöyle konuştu: “Afet yaşayan bölgenin yapı yasaklı alan olarak tanımlanması gerekli. 1985’te yemiş ağaçlarıyla dolu bu bölge, 1987’de yapılaşmaya açıldı, Gölcük depremiyle yerle bir oldu. Ova yapı yasaklı alan olmalı ve eğlence, yeşil alan olarak kullanılmalı.”
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Yalova Temsilcisi Mahmut Renkler: “Ova, eski Safran Deresi’nin çevresi, o alüvyonlarla oluşmuş bir zemin. Çok yumuşak bir yapısı olduğu için burada yapılacak inşaatın maliyeti, sağlam zemine yapılacak maliyetin belki dört-beş katı. Ayrıca TOKİ konutlarını 2006’da temeller atılırken inceledik, zemin çalışmalarını yeterli görmedik. Malzeme eksik kullanıldı, temel dolgusundaki demir neredeyse yarı yarıya eksildi. Malzemeden çaldılar. Bunları TOKİ’ye ilettik.”
Eski Belediye Meclisi üyelerinden Ergüder Falay: “Ben burasının düşük yoğunlukta kalmasını hep talep ettim. İnşaat yapılır ama maliyeti çok yüksek olur. Kazıyorsunuz, midye kabukları çıkıyor, 25-30 metre sonrası da bataklık zaten. TOKİ örnek teşkil edince il merkezi buraya doğru kaydı.”

TOKİ: 11 metre kazıklı temeller üstüne yaptık
TOKİ, ölüm ovasına yapılan inşaatlarla ilgili açıklamasında binaları çok sağlam yaptıklarını belirterek şöyle dedi:
“Hacı Mehmet Ovası eski Safran Deresi’nin çevresi, alüvyonlarla oluşmuş bir zemin. ‘Çok yumuşak bir yapısı olduğu için burada yapılacak inşaatın maliyeti, sağlam zemine yapılacak maliyetin belki dört-beş katı’ iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. TOKİ ‘Yalova 2. Bölge 1152 adet konut genel ve ada içi altyapı ile çevre düzenlemesi inşaatı işi’nde bodrum + zemin + iki kat ve bodrum + zemin + üç katlı bloklar yapmıştır. İdaremizce Yalova 2. bölgede, bodrum + zemin + üç kat inşa edilen bloklar 65 santimetre çapında, 11 metre boyunda fore kazıklı derin temellere taşıtılmıştır. Bodrum + zemin + iki katlı bloklarda ise temel altı yükünü düzgün dağıtmak amacıyla 30 – 50 santimetre kalınlığında elek üstü malzemenin serilip, sıkıştırılması ile zemin iyileştirmesi gerçekleştirilmiştir. Bodrum + zemin + üç katlı bloklarda kullanılan 11 metre boyunda, 65 santimetre çapında fore kazıklı sistemin inşaat maliyetini artış oranı yüzde 10’u dahi bulmamaktadır. Bodrum + zemin + 2 katlı bloklarda yapılan maliyetin artış oranı da yüzde 2’yi geçmemektedir.”

TMMOB: Neden buraya konut inşa edilemez?
TMMOB Şehir Plancıları Odası Bursa Şubesi, ovada kat yoğunluğunu arttıran 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği’nin iptali için açtığı ve halen devam eden davada TOKİ’nin konutlarına şu gerekçelerle karşı çıkmıştı:
17 Ağustos 1999 yılında yaşanan depremde büyük hasar görmüş ve can kaybı yaşanmış bu bölgede yapılacak yoğunluk artışında jeolojik etütlerin yapılması önem arz etmektedir, fakat onaylanan plan değişikliğine ilişkin jeolojik etüt raporu dikkate alınmamıştır.
Bu bölgede yoğunluk artışı yapılması, bölgenin fay hattı üzerinde yer alması sebebiyle her koşulda yanlış bir uygulamadır.
Bilimsel ve teknik bir gerekçe bulunmadığı gibi kamu yararı içeren bir uygulama da söz konusu değildir.

Kaynak: Radikal - Elif İnce, 20.07.2012

Bera, Seferihisar'da termal otel açacak

Kombassan Holding'in turizm markası Bera, Konya ve Alanya'dan sonra Seferihisar'da termal, Ankara'da ise şehir oteli açacak           

Konya dışındaki ilk yatırımını Alanya'ya yapan Kombassan Holding bünyesindeki Bera Oteller Grubu, rotayı Seferihisar'a çevirdi. Şirket Seferihisar'da alternatif turizme yönelik yatırım yapmaya hazırlanıyor. Kombassan Holding Yönetim Kurulu Üyesi Muzaffer Aydemir, kendilerine ait 350 bin metrekarelik alan üzerinde Bera Termal adlı 5 yıldızlı bir termal otel yapacaklarını söyledi. Ankara'da ise şehir otelciliği yapmak için uygun bir mekân baktıklarını dile getiren Aydemir, özellikle geliri yüksek olan İstanbul, Bursa, İzmir, Gaziantep gibi büyükşehirlerde şehir otelciliği yapmak istediklerini kaydetti. Bera Alanya'da ağırlıklı olarak İstanbul, Konya, Ankara, Bursa, Kayseri ve Konya'dan misafir ağırladıklarını belirten Aydemir, Türkiye'de alternatif turizm alanında 32 işletmenin olduğunu hatırlattı. Aydemir, "Mütedeyyin dediğimiz muhafazakâr kesim zenginleşmeye başlayınca bu alandaki yatırımlarımızı artırmaya karar verdik" diye konuştu.

İftardan sonra denizi aydınlatacak
Aydemir, ramazanda hem tatil yapıp hem de oruç tutacaklar için iftardan sonra plajı aydınlatıp müşterilerine denize girme imkânı sağlayacaklarını söyledi. Aydemir, geceliği 110 euro olan otelde oruç tutanlar için yarım pansiyon alternatifini de devreye soktuklarını ve fiyatları 38-48 euroya çektiklerini belirtti.

Kaynak: Sabah, 21.07.2012

20 Temmuz 2012 Cuma

Destroying Istanbul

ISTANBUL — Here’s a bit of hyperbole I’m prepared to defend: the Yenikapi district of Istanbul, located along the Sea of Marmara, is one of the most important historical sites on earth. In 2004 excavations for a major subway station uncovered the harbor of Byzantium and a treasure trove of objects, including 36 boats. The ships’ cargo alone offered a unique guide to medieval life around the Mediterranean Sea.
“Our generation’s discovery of the pyramids” is how the Harvard University history professor Michael McCormick once described the finds to me. The same excavations also uncovered 8,000-year-old human remains from the Late Neolithic period — evidence that the area was inhabited even before the Bosphorus Strait was formed, dividing the land into what we now call Europe and Asia.
Now here’s a bit of hyperbole I wish I didn’t have to defend: the damage now being done to Istanbul rivals the damage done to Constantinople by the Fourth Crusade. The so-called Latin invaders of 1202 looted Byzantium in the name of religion; today the city is being pillaged in the name of progress and profit.

I should temper my criticism. Like many great cities, Istanbul faces the challenge of squeezing the vast infrastructural requirements of a modern metropolis into the narrow alleys of its ancient past. To their credit, after the finds of 2004, city authorities made the painful decision of delaying the construction of a much-needed metro system to allow archaeologists to conduct excavations first.
And again, to its credit, in 2010 the municipal government organized an international competition for the redevelopment of Yenikapi with a view to building not only a new subway station and tunnel but also archaeological parks that would showcase what for millennia had laid buried under the city. A three-way tie was declared in mid-April, and the co-winners, all well-known international architecture consortia, were asked to put their heads together and come up with a joint plan.
But then, on orders from the central government, the municipality dropped a bomb: it announced as a fait accompli a plan to fill in about 2.8 square miles of the waters off Yenikapi to create an assembly ground for political rallies and outdoor fairs. This vast space will be big enough to accommodate 800,000 people, perhaps even one million.
Wanting to add some bulbous growth to the side of the peninsula of Istanbul is a folly so grand it’s hard to take seriously. It’s like wanting to straighten the Seine or turn the Colosseum into a football stadium.

Why would anyone contemplate building a monstrous wasteland within hailing distance of masterworks like Hagia Sofia or the Blue Mosque? No one really knows the answer because the Yenikapi project was cooked up in some backroom in Ankara without a shred of public consultation (let alone an environmental impact study).
One explanation, so banal as to be plausible, is that there is so much digging and tunneling going on around Istanbul that contractors need somewhere to dump the debris.
Another explanation is that the project is a display of rank power — the Erdogan government’s latest attempt to leave a visible mark on Istanbul. It is doing it because it can.


Andrew Finkel has been a foreign correspondent in Istanbul for over 20 years, as well as a columnist for Turkish-language newspapers. He is the author of the book “Turkey: What Everyone Needs to Know.”

Kaynak: International Herald Tribune Global Opinion - By ANDREW FINKEL, July 20, 2012

Yazının Türkçe Haberi için lütfen tıklayın

15 Temmuz 2012 Pazar

Dünyanın 1 numaralı sörf merkezinin de içine ettik cümlemize hayırlı olsun

Boyu geçmeyen denizi ile dünyanın bir numaralı rüzgar sörfü eğitim alanlarından Çeşme Alaçatı, Port Alaçatı projesi ile sörf yapılamaz hale getirdi. İşte Vatan'dan Ercan İnan'ın haberi...

Çeşme Alaçatı, konumu, boyu geçmeyen denizi ile dünyanın bir numaralı rüzgar sörfü eğitim alanıydı. Port Alaçatı projesi malesef bu doğa harikası koyu, yavaş yavaş sörf yapılamaz hale getirdi. Aralarında Çağla Kubat, Bora Kozanoğlu gibi medyatik sörfçülerin de bulunduğu Alaçatı aşıkları, Valiliğe bir dilekçe ile başvurdular ve etap etap ilerleyerek koyun rüzgarını allak bullak eden Port Alaçatı projesini şikayet ettiler.
Proje dışarıdan bakınca nefis. Rengarenk evler, evlerin içine kadar girmiş su kanalları ve evin önüne bağlanan tekneler harika bir görüntü veriyor. Ancak gel gör ki bu proje, dünyanın bir numaralı sörf eğitim merkezi olan Alaçatı Koyu’nu perişan etmiş vaziyette.
Sörfçüler üzgün. Üzgün olmakla birlikte kızgın da. Aralarında Çağla Kubat ve Bora Kozanoğlu gibi sörf hocalarının da bulunduğu Alaçatı aşıkları durumu Valiliğe bir dilekçe ile aktardılar, Port Alaçatı inşaatını yapan gruptan şikayetçi oldular.
Bel fıtığı yüzünden çok sevdiğim rüzgar sörfünden uzun süredir uzağım. Ancak yolum ne zaman Çeşme’ye düşse Alaçatı’ya gider uzaktan da olsa denizin üzerinde kelebek gibi uçuşan sörfçüleri izlemekten ayrı bir keyif alırım. Uzun yıllardır arkadaşlık yaptığım sörf okulu sahibi usta sörfçüler de var aralarında. Geçen hafta yolum yine Çeşme’ye düştüğünde Alaçatı’ya uğradım. Sörfçüleri çok kızgın gördüm. Kızgınlıklarının sebebi Port Alaçatı projesi. Dünyanın belki de bir numaralı sörf eğitim merkezi olan koyun artık eski değerinde olmayacağını düşünüyorlar. Rüzgarın kesildiğini, Port Alaçatı’nın marinasına giren çıkan teknelerin de sörfçüler için büyük bir tehlike yarattığını söylüyorlar. Port Alaçatı’nın imar planlarına uymayan genişlemesi de ayrı bir sıkıntı noktası...
Valiliğe şikayet dilekçesi sunmuşlar. Dilekçenin altından Alaçatı’da sörf eğitimi veren 8 okulun yöneticisinin imzası var. Etap etap ilerleyen projenin durdurulmasını istiyorlar. Pek ümitli değiller ancak ellerinden geldiği kadar seslerini duyurmaya kararlılar.
Valiliğe sunulan dilekçede özetle şu noktalara dikkat çekmişler:
- Rüzgarın estiği yönde yapılan konutlar, rüzgarın kalitesini bozdu.
- Girdaplar oluşturmaya başladı ve sörfçülerin tut-bırak dediği bir anafora neden oluyor. Yani rüzgar sizi bir itiyor sonra bırakıyor. Bu da sörfçülerin en istemediği durum.
- Marinadaki tekneler, sörfçüler için tehlike arzediyor.
- Tekneler için şamandıralardan bir yol yapıldı ancak pek çok tekne kurallara uymuyor ve sörfçülerin arasına dalıyor.
- Bu da sörf eğitimi için çocuklarını getiren velilerde tedirginlik yaratıyor. Bu yüzden eğitim verilen çocuk sayısı son 2 senede düştü. Tabii okulların ciroları da...
- Port Alaçatı projesinde olmayan inşaatlar yapılıyor. Örneğin marinanın dibine deniz doldurularak 2 bin metrekarelik alanda Supper Club açıldı. Oysa bu nokta tam da sörf eğitiminin başladığı okulların bulunduğu yerdeydi. Şimdi burada neredeyse 24 saat çılgınca bir müzik var. (Bu arada sörfçüler Supper Club’dan nefret ediyor. Aralarında haberleşiyorlar ve kesinlikle buraya gitmeyip protesto ediyorlar)
Dediğim gibi bu projeye bütün sörfçüler karşı. Tüm okulların yöneticileri imza attı. Pardon tümü değil, bir okulun yöneticisi imza atmadı. O da son 2 yıldır bölgede sörf okulu olan Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç’ın oğlu Burak Kılıç. O işlerinden memnun. Ancak sorarsanız okul onun değil, o sadece sörf okulunda çalışan maaşlı bir eleman...
Üzerinden şaibe hiç eksilmeyen proje
Gelelim Port Alaçatı projesine... Dediğim gibi dışarıdan bakınca muazzam bir proje. İnsanın hayran olmaması elde değil. Cebinde parası olan herkesin burada bir ev hayali kurması doğal. Ancak keşke dünyanın bir numaralı sörf merkezini yok edecek bir genişleme içinde olmasaydı.
Port Alaçatı projesi ile ilgili dedikodular da bitmiyor. Başta Alaçatı Belediye Başkanı Muhittin Dalgıç olmak üzere pek çok kişi bu projenin de içinde olduğu bazı usulsüzlüklerden dolayı yargılandı hatta hapse bile girip çıktı.
İddialar bir değil iki değil.
Port Alaçatı projesinde Belediye’nin de küçük bir payının olması, burada ortaya bir rant çıkarılmasını da beraberinde getiriyor. Şu ana kadar yaratılan rantın 35 milyon euro’dan fazla olduğu söyleniyor.
Öncelikle usulsüzlükler kıyı kenar çizgisinin yeniden belirlenmesi ile başladı. Koyun şekline göre öyle bir kıyı kenar çizildi ki, bu işten anlayanlara ‘Pes’ dedirtiyor.
SİT koruma alanlarında usulsüzlük dedikoduları almış başını gitmiş vaziyette.
Yargı makamlarına ihbarda bulunuyorum. Lütfen bu projede evi olan SİT üyesinin ve Vali Yardımcısı’nı araştırın. Burada metrekare fiyatları 4 bin 5 bin euro’dan başlıyor.
500-700 bin euro’luk evlerin sahipleri araştırılsın. Hangi SİT Kurulu üyesinin ağabeyinin üzerine bir ev var ona da bakılsın...
Öyle bir proje ki ucu bucağı yok. Alaçatı Turizm Merkezi Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı yapılmış ancak korumaya değil, yayılıp koyu öldürmeye odaklı.
Eğer bölgede arazi sahibiyseniz ve arsanızı bu projeye dahil etmiyorsanız, araziyi kullanma hakkını elinizden alabiliyorlar. Zorluk çıkaranlara ise Belediye’nin her türlü silahı ile saldırıyorlar. Projenin içinde bir balıkçı barınağı kalmıştı. Bunu da marinaya dahil etmek istediler. Kooperatif başkanı direniyordu, koltuğundan oldu...
Burası dünyanın ilk üçünde filan değil, iddia ediyorum bir numaralı sörf merkezi
- Neden mi?
Herşeyden önce istisnasız yılın 365 günü rüzgar var. İkincisi deniz derin değil. Özellikle sörf eğitiminde suyun derinliği önemli. Sörften düşseniz de kuma basıyorsunuz. Bu özellikle çocuklarına sörf eğitimi aldıran veliler için müthiş bir güvence. Ayrıca o kadar korunaklı bir koy ki, baktığınızda karayı görmek de öğrencilere ayrı bir güven sağlıyor. ‘Rüzgar alıp beni açığa götürecek’ tedirginliği yaşamayınca tüm konsantrasyonunuzu eğitime verebiliyorsunuz...
Valiliğe şikayet dilekçesi yazan okul yöneticileri arasında Çağla Kubat ve Bora Kozanoğlu da bulunuyor...
Sörf cenneti cehennem oldu
Bu fotoğraflar bir zamanlar Paradise yani Cennet olarak tanımlanan Alaçatı Koyu’nun ne hale geldiğini en güzel şekilde ortaya koyuyor.
Marina’nın mendireği, sörf yapılan koya hançer gibi girmiş vaziyette. Sözkonusu mendireğin ucu (Yuvarlak içine alınan kısım) sörf okullarının olduğu bölgeyi iyice daralttı. Sadece 500 metrelik bir kıyı boyunca sörf yapılır oldu. Bu da yetmezmiş gibi mendireğin ucuna deniz doldurularak Supper Club inşa edildi. Projede olmayan bu bölüme kimin nasıl izin verdiği bilinmiyor...

Kaynak: Hürriyet, 15.07.2012

13 Temmuz 2012 Cuma

Çandarlı Limanı Proje Filmi

Kaynak: Dailymotion

Dünyanın en büyük 10 limanından biri olacak limana aynı anda 6 dev gemi yanaşacak. Bu yatırımla Türkiye'nin konteynır kapasitesi 3 kat artacak.

AK Parti'nin seçim beyannamesinde yer alan mega projelerden ilkinin temeli atılıyor. Dünyanın en büyük ilk 10 limanından biri olacak İzmir Çandarlı Limanı'nın temeli pazar günü atılacak. Altyapısı tamamlandıktan sonra yap-işlet-devret modeli ile gerçekleşecek. Aynı anda 6 büyük geminin yanaşacağı Çandarlı Limanı, Türkiye'nin batıya açılan yüzü ve konteynır merkezi olacak. Demiryolu, karayolu bağlantısının da yer alacağı Çandarlı Limanı'nın devreye girmesiyle Türkiye'nin tüm limanlarının konteynır kapasitesi 3 kat artacak. Türkiye'nin bütün limanlarının konteynır kapasitesi 57 milyon tonken, sadece Çandarlı Limanı'nın kapasitesi 120 milyon ton olacak. Dünyanın en büyük ilk 10 limanından biri olacak İzmir Çandarlı Limanı'nın temeli pazar günü atılacak. Projenin altyapı çalışmaları tamamlandıktan sonra yap-işlet-devret modeli ile yatırım gerçekleşecek. İzmir Limanı'nın kapasitesinin yeterli olmaması, alüvyonlar nedeniyle körfezin su derinliğinin düşmesi nedeniyle yeni bir yük limanı yapmayı planlayan Ulaştırma Bakanlığı, İzmir'in kuzeyindeki Çandarlı Körfezi'ne dev bir liman yapmak için harekete geçti.

1 MİLYAR LİRALIK PROJE
Ön fizibilite, ÇED raporu ve imar planı tamamlanan Çandarlı Limanı'nın kamu kaynakları ile dalgakıran yol bağlantıları gerçekleştirilecek. Altyapı ihalesi gerçekleştirilen ve 360 milyon liralık altyapısının ardından üst yapı yap-işlet-devret modeliyle inşa edilecek. Böylece yatırımın toplam tutarı 1 milyar lirayı bulacak. Aynı anda 6 büyük geminin yanaşacağı Çandarlı Limanı, Türkiye'nin batıya açılan yüzü ve konteynır merkezi olacak. Demiryolu, karayolu bağlantısının da yer alacağı Çandarlı Limanı'nın devreye girmesiyle Türkiye'nin tüm limanlarının konteynır kapasitesi 3 kat artacak. İlk etapta 40 milyon tonluk kapasite devreye girecek. Çandarlı Limanı'nın kapasitesi ikinci aşamada 80 milyon ton ve son aşamada 120 milyon tona çıkacak. Türkiye'nin bütün limanlarının konteynır kapasitesi 57 milyon tonken, sadece Çandarlı Liman'nın kapasitesi 120 milyon ton olacak. Binlerce kişinin istihdam edilmesini sağlayacak Çandarlı Limanı, 3 aşama olarak inşa edilecek.

Dev gemiler yanaşacak
Çandarlı Limanı'nın devreye girmesiyle birlikte mevcut İzmir Limanı ağırlıklı olarak turizm ve yolcu ulaşımı için kullanılmaya başlayacak. Ulaştırma Bakanlığı İzmir Limanı'ndaki alüvyonu tarayacak ve derinlik artırılarak büyük gemilerin yanaşmasındaki sorunlar ortadan kalkacak.

Kaynak: Milliyet Emlak, 12.05.2011

11 Temmuz 2012 Çarşamba

İzmir’e kruvaziyer limanı yapacağız

ULAŞTIRMA, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, 2012’nin ilk yarısında Türkiye’ye kruvaziyer ile gelen her 4 turistten birinin İzmir’e geldiğini belirterek, yeni yatırımlarla İzmir’i kruvaziyer turizminin merkezi haline getireceklerini söyledi.
Bakan Yıldırım, dünya kruvaziyer turizm sektörünün cirosunun yaklaşık 120 milyar dolar olduğunu kaydederek, Türkiye’de, kruvaziyerlerin sefer düzenlediği liman sayısının 26’ya, turist sayısının ise 2 milyon 192 bine çıktığına dikkati çekti. Yıldırım, “İzmir Limanı’nın bir kısmını ayırarak ve arka sahasını da genişleterek 3 milyon yolcu kapasiteli yeni bir kruvaziyer liman yapma kararı aldık” dedi.
Kaynak: Hürriyet, 09.07.2012

8 Temmuz 2012 Pazar

İzmir'de acil dönüşüm bekleyen semtler

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın talebi üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bakanlar Kurulu'nda onay bekleyen kentsel dönüşüm projelerini yeniden bakanlığa gönderdi.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın illerdeki riskli alan ve yapıların tespitine yönelik talebi üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi, Bakanlar Kurulu'nda onay bekleyen kentsel dönüşüm projelerini yeniden bakanlığa gönderdi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Daire Başkanlığı, kentsel dönüşüm projelerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın bilgisine sundu. Bakanlığa gönderilen yazıya göre Menemen, Torbalı ve Bayındır ilçelerinde “Roman açılımı” kapsamında daha önce kentsel dönüşüm alanı olarak belirlenen 26,7 hektar büyüklüğündeki alanın yanı sıra Örnekköy, Ege Mahallesi, Ballıkuyu, Aktere ve Emrez bölgesi ile Uzundere ve Cennetçeşme bölgeleri riskli alanlar olarak belirlendi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 301 hektarı kapsadığı belirtilen kentsel dönüşüm çalışmalarında şu projeler yer alıyor:
-Menemen-Torbalı-Bayındır Projesi: Roman açılımı kapsamında Menemen Ahıhıdır Mahallesi, Bayındır ve Torbalı'daki 26,7 hektarlık alan için hazırlanan proje, 2 bin konutu kapsıyor.
-Örnekköy Projesi: Proje, 18 hektarlık alanda uygulanacak ve bin 500 konutu kapsayacak.
-Ege Mahallesi Projesi: 7 hektarlık alanda uygulanacak ve bin konutu kapsayacak projede, arazi tespit ve zemin üstü envanter çalışmaları tamamlanmış durumda bulunuyor.
-Ballıkuyu Projesi: Proje 48 hektarlık alanda uygulanacak ve 5 bin konutu kapsayacak.
-Aktepe ve Emrez Projesi: 6 bin konutu kapsayan proje, 122 hektarlık alanda uygulanacak.
-Uzundere Projesi: Arazi tespit çalışmaları tamamlanan ve 32 hektar büyüklüğe sahip proje, 4 bin konutu kapsıyor.
-Cennetçeşme Projesi: Uygulanacağı bölgede jeolojik ve jeoteknik etütleri tamamlanan proje, 47,6 hektar alanı ve 3 bin konutu kapsıyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Kadifekale, Yeşildere, Bayraklı, Gürçeşme ve Agora'da da kentsel dönüşüm çalışmaları bulunuyor.

Kaynak: Hürriyet, 08.07.2012

Eski Atlas Oteli müzeyle kurtulur

İZMİR’in merkezindeki eski Atlas Oteli binasının çirkin görüntüsüyle ilgili tartışmalar bitmiyor.

Üzerine siyah örtü çekilip bırakılan bina tepki çekiyor. İzmir Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) Müdürü Yrd. Doç. Dr. Oktay Gökdemir, kötü görüntünün kent estetiğini bozduğunu, eski itfaiye binasının görüntüsüne de gölge düşürdüğünü belirterek şunları söyledi:
Önemli eser olur
“Atlas Oteli İzmir’in ilk kaloriferli, banyolu otellerinden biriydi. İstanbul’un futbol takımları İzmir’e geldiklerinde bu otelde kamp yaparlardı. Fakat daha sonra bir bankaya kiraya verilen otel, TMSF’nin bu bankaya el koymasından sonra boşaltıldı ve faaliyeti durdu. Ardından yıllardır kaderine terk edildi. Bu bina, içinde kentin kültürel değerlerinin sergilendiği bir butik müze yapılırsa, Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi ile bütünleşir, kentimiz önemli bir eser kazanır.”
Turist bize soruyor
Büyükşehir Belediyesi’nin bu oteli kent kültürüne kazandırmak için mülk sahiplerine yaptığı girişimlerden sonuç alınamadığını bildiğini dile getiren Gökdemir, “Fakat bu görüntü böyle kalmamalı. Geçtiğimiz günlerde müzemizi ziyarete gelen ve bu binayı gören AB ülkesi büyükelçileri ile farklı zamanlarda gelen turistler, üzeri siyah örtü kaplı oteli merak edip, bizden bu yapının ne işe yaradığını soruyorlar” diye konuştu.

Kaynak: Hürriyet, 07.07.2012

Tek-Art Çeşme'de Avrupa'nın en büyük "Beach Club"ını açtı sırada otel var

Tek-Art Holding, Avrupa'nın en büyük ve en kapsamlı beach club'ı özelliğini taşıyan "Bobou Beach Club"ı Çeşme Alaçatı'da hizmete açtı. Şirketin Çeşme'de yatırımını gerçekleştirdiği otel ise 2013'te hizmete girecek.

Antalya Beldibi'nde hizmet veren Club Zigana Hotel'in sahibi olan Tek-Art Holding, turizm sektöründe yatırımlarını arttırıyor.

Tek-Art Holding'in yeni yatırımı 20 bin metrekarelik büyüklüğü ile Avrupa'nın en büyük ve en kapsamlı beach club özelliğini taşıyan Bobou Beach Club Alaçatı'da hizmete girdi.

1500 kişi kapasiteli Bobou Beach Club; 35 metrelik bar, mavi bayraklı plaj, çarşı, hava spor salonu gibi özellikleri ön plana çıkıyor.

Tek-Art Holding'in Çeşme'de gerçekleştirdiği otel yatırımı ise 2013 yılı Haziran ayında hizmete girecek. 210 odalı olacak otel Beach Club dışında misafirlerine konaklama hizmeti verecek. Avrupa'nın en büyük spa merkezlerinden biri de bu tesis içerisinde oluşturulacak.
 
Kaynak: Turizmde Bu Sabah, 05.07.2012

5 Temmuz 2012 Perşembe

Foça’daki Fransız Tatil Köyü için ilanla yatırımcı aranacak

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Foça’da atıl durumdaki Fransız Tatil Köyü’nün yeniden turizme kazandırılması için ilana çıkacaklarını belirterek, “İnşallah buranın değerini bilen bir yatırımcı çıkarda biz de Foça’nın Türkiye turizminden tekrar parlayan bir yıldız olması konusunda iyi bir adım atmış oluruz” dedi.
Bakan Günay, İzmir’in Foça ilçesinde Club Med tarafından 1967’de kurulduktan sonra açık büfe, animasyon gösterileri gibi Türk turizmine birçok ilki kazandıran ve halk arasında ‘‘Fransız Tatil Köyü’’ olarak bilinen atıl durumdaki tatil köyünde incelemelerde bulundu. Bakan Günay’a ziyaretinde İzmir Valisi Cahit Kıraç, CHP’li Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) Yönetim Kurulu Başkanı ve TÜROFED Başkan Yardımcısı Mehmet İşler ve AKP Foça İlçe Başkanı Kadir Özgirgin eşlik etti.

Bakan Günay, “60’lı yıllarda turizm Türkiye’de birkaç noktada telaffuz edilirken, Foça dünyada turizm merkezi olarak bilinen bir yerdi. Özelleştirme sürecinde 2000’li yıllarda maalesef Club Med özelleştirilemediği gibi metruk kaldı. Neredeyse Türkiye’nin sosyal yapısına ve ekonomisine bir katkı sağlayamadı. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde tatil köyünün bize devredilmesi ve tahsis edilmesi için birkaç girişim yapmıştım. Özelleştirme İdaresi bizim talebimizi bir sonuca vardırmadı. Maliye Bakanlığı bu tatil köyünün Hazine üzerindeki kısmını biz Turizm Bakanlığı’na devretti. Biz bu yaz ilan sürecine tatil köyünü katmayı hedefledik. Arazi üzerinde burada gördüğüm üzere aynı kapsamda değerlendirilmesi gereken bir orman arazisi var, ormandan tahsisini alarak beraberce ikisini tahsis paketini almamız gerekecek. Bir tatil konseptinin daha önceki yıllarda başlamış bir konsepti var. Bu konsepti bozmadan, yüksek yapılaşma yapmadan mevcut konsepti devam ettirmek kararındayız. Yapacağımız proje bu yönde devam edecektir. Ağaç dokusu muhafaza edilecek, hatta daha fazla ağaçlandırma yapılacak. Orman arazisini de katınca 280 bin metrekare bir alan ortaya çıkacak, kapasite de artacaktır. 800-1000 yatak kapasite ile hizmet verecektir. İçinde tenis kortları, yeni yeme içme mekanları ile eğlence mekanları ortaya çıkacaktır. İnşallah İzmir’in kuzeyinde yeşille barışık, doğayla barışık bir tatil köyünü ayağa kaldırmayı başarırız. İlana çıkacağız, inşallah buranın değerini bilen bir yatırımcı çıkarda bizde Foça’nın Türkiye turizminden tekrar parlayan bir yıldız olması konusunda iyi bir adım atmış oluruz” diye konuştu.

1970 ve 1980’lerde Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Müzeyyen Senar, gazeteci Abdi İpekçi gibi isimlerin uğrak yeri olan Fransız Tatil Köyü, 2005 yılında mülkiyeti Emekli Sandığı’ndayken özelleştirme kapsamına alınarak satışa çıkartıldı. Satışın gerçekleşmemesi nedeniyle tesis 7 yıl gayri faal durumda bekledi ve atıl duruma düştü. Tesis, daha sonra Maliye Bakanlığı tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devredildi.
Kaynak: Turizm Güncel - 05.07.2012

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Lüks yat siparişlerinde artış

Sunrise Yat Üretim Şirketi, İsviçreli yat ve broker firmasına çelik gövdeli 63 metre uzunluğunda okyanusları aşabilecek ve milyonlarca Euro'ya malolacak mega yat yapacak.

Antalya Serbest Bölgesi'nde faaliyette bulunan Sunrise Yat Üretim Şirketi, İsviçreli yat ve broker firmasına çelik gövdeli 63 metre uzunluğunda okyanusları aşabilecek ve milyonlarca Euro'ya malolacak mega yat yapacak.

Yönetim Kurulu Başkanlığını Alman Herbert Baum'un yaptığı Fransız ve İngiliz ortak sermayeli Sunrise Yat şirketi Tersane Müdürü Özgür Çiğdem yaptığı açıklamada, Antalya Serbest Bölgesi'nde üretilen 63 metre boyunda ikinci motor yat siparişi aldıklarını bildirdi. Dünyaca tanınan İsviçre'li Yacht Management Grup (YMG) şirketi için üretilecek ikinci 63 metrelik yat için kontrat imzaladığını belirten Çiğdem, yine dünyaca ünlü tasarımcılarından Espen Oeino tarafından dizayn edilecek mega yatın 2014 yılında sahibine teslim edileceğini söyledi.
Henüz adı konulmayan mega yatın iç tasarımlarının Bremen merkezli Focus Yat Dizayn tarafından üstlenildiğini ifade eden Çiğdem, şöyle konuştu: "Sunrise Yatçılık tarafından geliştirilen konsept, dünya klasmanında tasarım, yüksek standartta mühendislik ve kaliteli konstrüksiyonu mantıklı fiyatlarla bir araya getirmektedir. Yeni proje halen Sunrise Yatçılık'ta inşaası devam eden diğer 63 metre motor yat ile aynı gövde tasarımına sahiptir ve 1400 grostonluk kapasitesi ile sınıfında Türkiye'de inşa edilen en büyük yatlardan biri olacaktır. 2006 yılında Alman girişimci Herbert Baum ve Fransız-İngiliz yat üreticisi Guillaume Roche tarafından Antalya Serbest Bölge'de kurulan Süper Yat tersanesi Sunrise Yatçılık şirketin gelişimindeki bu önemli aşamadan gurur duymaktadır.''
Sunrise yat üretim şirketinin 40 ve 65 metre boylarında mega yat üretiminde uzmanlaştığını anlatan Özgür Çiğdem, şunları söyledi: "Sunrise Yatçılık, Güney ve Doğu Akdeniz'in en büyük ve en modern yat inşa tesislerinden birine sahip olup, Avrupa ve Türkiye'den uluslararası tasarımcılar, mühendisler ve gemi inşacılarını bir araya getirmiştir."
Sunrise Yatcılık firması tarafından Antalya Serbest Bölgesi'nde ilk kez 63 metre uzunluğunda mega yat projesinin başarıyla devam etmesinin yat tutkusu olan Avrupalı, Amerikalı ve çeşitli ülke iş adamlarının güvenini kazandığını anlatan Özgür Çiğdem, sözlerine şöyle devam etti: "63 metrelik ilk projemiz başarıyla devam etmektedir. Bu müşterilerimizin firmaya olan güvenini artırdı. Firmamızın bu kadar büyük boyutta mega yat yapacağını kanıtlaması nedeniyle müşterilerin güvenini artırdı. Bu nedenle yeni siparişlerde geliyor."
OKYANUSLARI AŞABİLECEK
Gövdesi çelik, üst yapısı ise alüminyumdan yapılacak mega yat, 63 metre uzunluğunda 12 metre genişliğinde ve 3,5 metre drafta sahip olacak. Tam yüklü 1100 ton ağırlığında olacak mega yat maksimum hızı kapasitesi (yarım yüklü) 17 knots. Okyanusları aşabilecek şekilde yapılacak mega yatta misafirler için 6 kamara bulunuyor. 12 kişilik misafir ve 18 murettebat kapasiteli mega yat 120 ton yakıt, 20 ton temiz su alabiliyor. Mega yatta ayrıca çeşitli büyüklükte 4 ayrı salon yer alırken çok özel mobilyalar kullanıldı. Beach clup ile egzersiz yapmak için spor salonu da bulunan mega yatın satış bedeli ise açıklanmadı.
LÜKS YATLARIN YAPIMI DEVAM EDİYOR
Sunrise Yatçılık tersanesinde Studio Scanu ve Frank Darnet tasarımı olan 45 metrelik motor yatın inşası devam ediyor. Öte yandan Sunrise firması tarafından yapılan ilk 63 metrelik mega yat yine Espen Oeino ve Redman Whitely Dixon tasarımı. Bu mega yat adı açıklanmayan İngiliz iş adamı için yapılacak ve 2014 başında sahibine teslim edilecek.
Drettmann-Focus Yat Dizayn imzalı olacak 32 metre uzunluğundaki Explorer tipi yatların yapımı sürüyor.

Kaynak: Patronlar Dünyası, 27.06.2012

3 Temmuz 2012 Salı

Bağdat Caddesi’nde dengeleri değiştiren şirket

Bağdat Caddesi’ndeki eski binaları yıkıp yeni kimliğine kavuşturan firma hangisi?

İstanbulluların gündeminde bir süredir kentsel dönüşüm de önemli bir yer tutuyor. Gerçi bu anlamda henüz somut bir adım atılabilmiş değil. Ancak bazı semtler doğal olarak dönüşüyor. Bunların başında da Kadıköy’deki Bağdat Caddesi ve civarı geliyor. Bağdat Caddesi’ndeki eski binaları yıkıp yeni kimliğine kavuşturan firmalardan biri de Denge İnşaat Mimarlık...
Mimar Mesut Geniş ve mühendis Ziya Denizoğlu tarafından 1997’de kurulan Denge, halen Bağdat Caddesi ve civarında halen 6 proje yürütüyor. Kat karşılığı ve yüzde 20-25 arsa payıyla inşa edilen bu projeler 7 ila 16 katlı binalardan oluşuyor. 60’a yakın daireden 20’si için ön satışlar yapılmış. Bu değerli semtteki dairelerin metrekaresi 7 bin 500-8 bin dolardan satılıyor.
Denge İnşaat’ın bir başka ilginç yönü de binaları adreslerindeki numaralarıyla isimlendirmesi. Şaşkınbakkal’daki Denge Kaşaneler 5, Erenköy’deki Denge Kantarcı Rıza 29, Denge Ömerpaşa 51, Suadiye’deki Denge Vapuryolu 13, Sahrayıcedit’teki Denge Sahra 22 gibi...
Öğrendiğimize göre Denge İnşaat, Suadiye’deki Vapuryolu Sokak’ta yeni bir projeye daha başlamak üzere. Henüz ruhsat aşamasında olan bu proje, Leyla Apartmanı’nın yerine 16 katlı yeni bir bina yapımını içeriyor. Bu bina şirketin Vapuryolu’ndaki ikinci projesi olacakmış.
Denge İnşaat’ın Ataşehir’de ise ağırlıklı olarak 1+1 home ofislerden oluşan 56 konutluk bir proje daha yaptığını belirtelim. “Denge Ataşehir” adıyla anılan projeye, mütekabiliyet yasasının çıkmasının ardından Rusya ve Gürcistan’dan da talepler geldiği belirtiliyor.

Kaynak: Patronlar Dünyası, 29.06.2012

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Doktor olan Yamen, şarapçılık tutkusunu butik bir işletmeye döndürdü. Şimdi bölgedeki 7 bilgenin ismini verdikleri şarapları üretiyor ve satıyor.

Bilge ve Gülgün Yamen çifti, Hacettepeli iki hekim. Bilge Yamen, göz uzmanı ve Kuşadası’nda hekimlik yapıyor. Gülgün Yamen ise çocuk sağlığı uzmanı, aynı zamanda çocuk endokrinoloğu. Yeni uğraşları nedeniyle hekimliğe biraz ara vermiş. Yaklaşık 8 yıl önce hekimlikten artakalan zamanlarında yakalandıkları bağcılık ve şarapçılık tutkusu, bugün butik bir işletmeye dönüşmüş durumda. Toscana Vadisi’ni andıran Selçuk’un Çamlık Köyü’nde kurdukları şaraphanede bu yıl 31 ton şarap üreten çift, dünyanın değişik tatlarını şarapla buluşturan bir de restoran açmış. Keyifle yemek yiyip, şarap içip araba kullanamam diyen müşteriler için ise 6 odalık bir butik otel hizmete hazır. Bilge ve Gülgün ile emeklilik hayali olarak kurdukları, ama emekliliği bekleyemeden inşa ettikleri ‘7 Bilgeler’ şaraphanesinde görüştük. İşte sorularımıza aldığımız yanıtlar:

Hekimlerin müzik gibi alanlara olan ilgisi bilinir. Sizin bu alana ilgi duymanızın hikâyesi nedir? Nereden çıktı bu iş?
Gülgün: Fikir, Bilge’nin üniversite yıllarında, şarap içerken beliren, söze dökülüp belirginleşen bir hayalle başladı. Erken emeklilik için kurduğu şarap üretim hayalini anlattığında bana da çok cazip gelmişti. Birlikte belki en çok keyif aldığımız şeylerden biri yeni bir şeyler öğrenmek; biz bunu bazen ‘doktorluk hastalığı’ olarak tanımlıyoruz. Bilge’nin fikri anlattıktan sonra bana da bulaştı. Her attığımız adımda bu fikir beslendi, işlendi. Önce uygun mekân aradık. Türkiye’de butik üretim yapan birçok şaraphaneyi; süreç ve işleyiş hakkında bilgi sahibi olmak ve şarap üreticileriyle tanışıp, sektörü tanımak adına dolaşıyorduk. Sektördekilerin farklı konularda yılgınlıkları, sıkıntıları vardı, bürokrasi zaten yorucuydu. “Kolay gelsin” dediler bize… Sektörün çok dışında olmamız korkutuyordu tabii. Yorucu bürokratik işlemlerde kuzen Murat Cebbaroğlu’nun büyük emeği var. Hazırlıklar hep önolog ( şarap uzmanı) Jean Luc Colin’in önerileriyle yapıldı. Keyifle, uzun sürede yenen bir yemek ve eşliğinde alınan şaraptan sonra yola çıkmak istemediğimizi düşündük, konaklama yerimiz de olsun dedik, proje büyüdü.

Sınavda gibi heyecanlıydık
Tarımla uğraşmak amatör bir hobi olarak eğlenceli ama bu büyüklükteki bir bağcılık profesyonellik gerektiriyor. Siz kendinizi nereye koyuyorsunuz?.

Bilge: Bağcılık için de danışma alıyoruz, bahçıvanımızı eğiterek sürekliliği sağlıyoruz. Bağ alanı yapılması planlanan alanın farklı bölgelerinden 30-60-90 cm derinliklerden toprak analizleri alınarak Bordeaux’da LCA Laboratuvarları’na gönderdik. Analiz sonuçları değerlendirilerek asma anaçları belirlendi ve iklime uygun asmaları Bordeaux’dan ithal ettik. Bağlarımızda Merlot, Malbec ve Cabernet Sauvignon ve Shiraz var.

Peki ya şarap bilgisi? İki doktorun ‘hadi yapalım’ dediğinde hemen yapılabilecek bir konu değil. Şarap bilginiz nedir?
Gülgün: Daha çok başındayız tabii… Ama ilgimiz, algımız şaraba tamamen yöneldiğinden beri çok fazla değişim var. Şarapla ilgili iyi bir kütüphanemiz var. Bu kitapları anlamak, tıp eğitimi sırasında aldığımız biyokimya, mikrobiyoloji vs. sayesinde bizim için gerçekten diğer meslek dallarına göre oldukça kolay oldu tabii... Eylül 2011 gelip, üretim başladığında sınava tam hazırlanamamış çocuklar gibi telaşlıydık, çünkü tam hâkim değildik, olamazdık. Şarap uzmanlarımızın yakın desteği ve önerileriyle telaşımızı attık. Üretimin teknik kısmını da kardeşim H.Hüseyin Asar yapıyor. Bu işte bağ, güneş, yağmur, toprak bizi hep amatör tutar, “Yok, oldum ben artık” dememize izin vermez, bizimle alay eder gibi geliyor bana… Şarap ; yaşam gibi, insan gibi… Değişim, şarap için esas. Şıradan şaraba kadar olan süreç de; şarap fıçıya girdikten sonra da; şişede geçirdiği zaman da; üretim yılları arasında da esas olan ‘değişim’. Çok kontrollü gidiyorsan, ‘yaşadıklarından öğrendiğin bir şeyler varsa’ daha iyiye; gücün düşerse, direncin kırılırsa daha kötüye… İyi şarabı anlamak gözünü, burnunu, damağını eğitmekle ilgili… Egeli biri taze fasulyenin, bir Karadenizli mısır ekmeğinin, bir Gaziantepli baklavanın iyisini seçmede nasıl zorlanmıyorsa, şarabı severek içen, damağını bu yönde eğiten biri de zorlanmayacaktır.

Yemekler bir bilenin elinden çıkmış gibi. Mönüleriniz şaraplara uyumlu mu hazırlandı?
Bilge: Anadolu’nun misafir ağırlama geleneğini sürdürmek amacıyla özendik mutfağımıza. Egeli bir dünya mutfağı, bir füzyon mutfağı yarattık. Mönüde dünya mutfağının şaraba uyumlu tariflerini Türkiye’nin dört bir yanından gelen yerel tatlarla yeniden yorumladık. Olabildiğince doğal, katkısız ve taze ürünler, itinayla seçilen üreticilerden tedarik ediliyor. Zeytin ve zeytinyağı 7 Bilgeler’in bahçesinden. Kaşar, gravyer, çeçil peynirleri ve bal Kars’tan. Tarhana ve otlar civar köylerden. Bahçemizde bulunan kekik, biberiye, fesleğen ve defne, yerel tatlarla harmanlanarak tadına doyulmaz lezzetlere dönüşüyor. Kaz ve ördek, tanenli bir şarapla çok iyi uyum sağlar. Mönüde; ördek, ördek dolması ve Osmanlı mutfağından bıldırcın dolması yer aldı. Buğday pilavı ve ev yapımı yumurtalı makarna da yemeğin eşlikçisi olarak yerini aldı.

Gülgün: Mönüde hazır ürünlerden kaçılması benim değişmezim tabii ki. Bir çocuk doktoru ve endokrinolog olarak, kendime ve öğrendiklerime karşıt duramazdım. Şaraplarımız ve uyumlu yemekler esas alınarak mönü oluşturuldu.

Efes, Meryem Ana gibi önemli merkezlerin olduğu bu bölgeye gelen turistlerin beklentileri yüksek. Bunu karşılayabilecek misiniz?
Bİlge: Tüm dünyada turizm anlayışı değişmekte ve kültür, doğa, gastronomi turizmi gelişiyor. İnsanlar alternatif turlar, yollar arıyor. Bu kapsamda da, şarap ve gastronomi oldukça rağbet görüyor. Bölgelerin yerel mutfakları ve ülkelerin kendi şaraplarını tatmak istiyorlar. Şarapseverler arasındaki bir inanış da, her bölgenin şarabının o bölgenin ürünleriyle iyi gittiği şeklinde. Bizim de sunmayı hedeflediğimiz bu zaten...

Nasıl gidilir
Özel Araçla: İzmirAdnan Menderes Havalimanı’na 74 km. uzakta. İzmir- Aydın otobanıyla Selçuk’a geldikten sonra Selçuk-Ortaklar karayolunun 7. kilometresinde. Çamlık Tren Müzesi’ne uzaklığı 900 metre. İzmir Alsancak Garı’ndan trene binilip, Osmanlı döneminde yapılmış ilk tren hattıyla Çamlık Köyü’ne varılabilir. İstasyondan 250 metre yürünerek de ulaşılabilir. İletişim bilgileri: 02328948257, info@yedibilgeler.com.tr, www.yedibilgeler.com.tr

Nereler gezilir
Yedi Bilgeler’e yürüme mesafesinde Avrupa’nın en büyük Tren Müzesi var.
Sadece 9 km. uzaklıkta Rum köyü Şirince var.
2004 yılından bu yana ekolojik tarım projesi geliştirmekte ve yürütmekte olan Kirazlı Köyü sadece 6 km. mesafede.
Kuşadası Milli Parkı, Efes Antik Kenti, Meryem Ana, Yedi Uyuyanlar Mağarası, dünyanın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı, İsa Bey Camii, Avrupa’nın en önemli müzelerinden biri olan Selçuk Müzesi, St.John Kilisesi, Bizans Su Kemerleri gibi tarihi yerleri ziyaret edebilirsiniz. 15-20 dakikada ulaşılabilecek bir mesafede.
Magnesia ad Maeandrum Antik Kenti 16 kilometre mesafede.
Priene Antik Kenti 36 kilometre uzakta.
80 kilometrelik bir yolculukla Milet’e ulaşılabilir

Şefin önerileri
ANAXAGORAS - (CHARDONNAY) ile ızgara somon
SOLON – (SHIRAZ) ile bıldırcın dolması
THALES – (CABERNET SAUVIGNON, MERLOT, SHIRAZ) ile ördek ve ördek dolması

Yedi şaraba yedi bilge
Şarapların isimlerini nasıl seçtiniz? Bu yıl toplamda 56 ton üzüm işledik ve 31 ton şarabımız var. Şaraplarımızın her birine de bu bölgede yaşamış 7 bilgenin isimlerini verdik. Chardonnay; Urlalı (eski adıyla Klazomenai) bilge ‘Anaxagoras’ın adıyla çıktı. Shiraz; yaptığı reformlarla Atina demokrasisinin temelini attığı kabul edilen, var olduğu sürece adaleti sağlamayı görev edinen, antik çağın en eski şairlerinden olarak da tanımlanan ‘Solon’ adıyla ve adalet simgeli etiketiyle çıktı. Doğa, etik, astronomi, geometri ile de uğraşan, felsefe tarihinde ilk filozof olduğu için felsefenin ve bilimin öncüsü, kurucusu kabul edilen ‘Thales’in ismi de kupaja verildi. Diğer bilgeler de meşelerde yeterince olgunlaşınca fıçılardan şişelere dolacak şaraplarımıza isimlerini verecekler (Bias, Pythagoras, Khilon, Pittakos…)

Kaynak: Radikal, 24.06.2012